Osmanlı'da Dağılma Dönemi
XIX. YÜZYIL SİYASİ OLAYLARI
A. XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Durumu
Osmanlı İmparatorluğu XIX. yüzyılda gücünü tamamen kaybetmiştir. Kendi varlığını kendi gücüyle koruma imkanını kaybetti. Bu nedenle çeşitli devletlerle sürekli değişen ittifaklar içine girdi. Çağın güçlü devletleri de Osmanlı toprakları üzerinde çeşitli pazarlıklar yapmaktaydılar.
Rusya; XVIII. yüzyılda olduğu gibi, Boğazlar ve Balkanlar yoluyla sıcak denizlere inme idealindeydi. İngiltere; Uzak Doğudaki sömürgelerine giden yolları, yani Doğu Akdeniz’i ele geçirme amacındadır.
Fransa ise İngiltere’yi güçsüz düşürmek amacıyla Mısır’ı almak istemektedir.
Bu üç devlet arasındaki çıkar çatışmaları Osmanlı İmparatorluğunun varlığını korumasında etkili oldu. Herhangi bir saldırı anında çıkarları elden giden devletler Osmanlı Devleti’nin yanında yer aldılar.
B. Osmanlı-Fransız-İngiliz-Rus İlişkileri (1800-1806)
Napolyon’un Mısır’a saldırması üzerine İngiltere ve Rusya Osmanlı Devleti’ne yardım ettiler, Mısır’da Osmanlı Devleti’ne geri verildi. Buna rağmen Ruslar Fransız tehlikesinin devam ettiğini iddia ederek işgal ettikleri yedi Ege adasını boşaltmadılar.
Napolyon’un imparator olmasından sonra Fransa’ya karşı İngiltere, Rusya, Prusya ve Avusturya arasında savaş başlayınca geleneksel Osmanlı-Fransız dostluğu yeniden başladı. Rusya ise yedi Ege adasında, Mora, Sırbistan, Eflâk ve Buğdan’da halkı isyana kışkırtmaktaydı. Bu kışkırtmalar sonunda 1804’de Sırplar ayaklandılar. Eflâk ve Boğdan beylerinin de isyana hazırlandıkları öğrenilince bu iki bey görevlerinden alındı. Boğazlar da Ruslara kapatıldı. İngiliz ve Rus elçilerinin istekleri reddedilince Ruslar Dinyester’i geçerek Eflâk ve Boğdan’a girdiler. Bunun üzerine Rusya’ya savaş ilân edildi.
C. Osmanlı-Rus Savası ve Bükreş Antlaşması (1806-1812)
Osmanlı-Rus Savaşı’nın başlaması üzerine İngiliz donanması İstanbul’a geldi (1807). Babıâli’ye ültimatom vererek Ruslarla anlaşılmasını, Eflâk ve Boğdan beylerinin tekrar atanmalarını, Fransa sefirinin İstanbul’dan çıkarılmasını istediler. Eflâk ve Boğdan beyleri yeniden atandı. Fakat Fransız elçisi İstanbul’dan çıkarılmadı. Rusların Eflak ve Boğdan’ı işgal etmesi üzerine İngiliz donanması geri döndü. Çanakkale Boğazı’ndan geçerken kayıp veren İngilizler İskenderiye’ye saldırdılar. Fakat Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, İngilizleri Mısır’dan çıkardı.
Ruslarla savaşın devam ettiği sırada Napolyon Tilsit’te Rus Çarıyla görüşerek antlaşma yaptı (1807). İstanbul’da III. Selim tahttan indirilerek IV. Mustafa padişah yapıldı. Alemdar’ın İstanbul’a gelişiyle IV. Mustafa’nın yerine II. Mahmut padişah oldu (1808).
Napolyon ise Rus çarı ile Efrut’ta görüşerek Eflâk-Boğdan’ın işgalini kabul etti (1809). Napolyon’un bu iki yüzlü siyaseti Osmanlı-Rus savaşını yeniden başlattı. Bir süre sonra Napolyon’un Rusya ile arası açılınca Napolyon, Rus seferine devam edilmesini istedi. Fakat Osmanlı Devleti Napolyon’un iki yüzlü siyasetinden rahatsız olduğundan Ruslarla barış yapmayı tercih etti.
Ruslarla Bükreş Antlaşması yapıldı (1812):
1) Eflâk ve Boğdan Osmanlı Devleti’ne geri verildi.
2) Prut ırmağı sınır kabul edildi.
3) Anadolu’da sınır savaştan önceki duruma getirildi.
4) Sırbistan’a imtiyaz verilmesi kabul edildi.
* Bu anlaşmayla Osmanlı Devleti ilk defa bir topluma milliyetçilik hareketlerinin sonunda imtiyaz veriyordu.
D. III. Selim’in Tahttan İndirilmesi (1807)
III. Selim’in giriştiği Nizam-ı Cedit ıslahatı yeniçerilerin ve çıkarları elden giden çevrelerin işine gelmedi. Osmanlı-Rus Savaşı dolayısıyla ordunun Tuna boylarına gitmesinden yararlanan muhalifler Şeyhülislâm Ataullah Efendi ve sadrazam kaymakamı Köse Musa Paşa başta olduğu halde harekete geçtiler. Boğaziçi’ndeki topçu yamaklarına Nizam-ı Cedit elbisesi giydirilmesi konusunu istismar ederek isyan çıkardılar. Kabakçı Mustafa İsyanı adıyla tarihe geçen isyan sonunda III. Selim tahttan indirildi. IV. Mustafa padişah oldu (1807).
E. II. Mahmut’un Padişah Olması (1808)
IV. Mustafa’nın padişah olmasıyla yönetim Kabakçı Mustafa ve adamlarının eline geçti. Nizam-ı Cedit ocağı kaldırıldı, taraftarları izlendi. III. Selim devrinde yapılan ıslahatlar bir anda yok edildi.Nizam-ı Cedit taraftarları ise Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa’nın yanına gittiler. III. Selim taraftarı olan Alemdar, III. Selim’i yeniden hükümdar yapmak amacıyla İstanbul’a yürüdü. Alemdar’ın İstanbul’a gelmesiyle önce Kabakçı Mustafa ortadan kaldırıldı. Nizam-ı Cedit taraftarlarının saraya saldırması üzerine IV. Mustafa, III. Selim’i öldürttü. Bunun üzerine Alemdar Mustafa Paşa, IV. Mustafa’yı tahttan indirerek II. Mahmut’u padişah yaptı (1808).
F. Alemdar Mustafa Paşa Dönemi
II. Mahmut kendisine sadrazam olarak Alemdar Mustafa Paşa’yı seçti. Alemdar Mustafa Paşa yönetime egemen oldu.
• Nizam-ıCedit taraftarlarını işbaşına getirerek yenilik hareketlerini başlattı.
• III. Selim’in ölümünde etkili olan kişiler cezalandırıldı.
• Olaylara karışan ulema İstanbul’dan sürüldü.
• İstanbul’un asayişi sağlandı.
• Sened-i İttifak (1808)
XIX. Yüzyıl başında Anadolu ve Rumeli’de ayanlar türemişti. Alemdar sarsılan devlet düzenini yeniden kurabilmek amacıyla bütün ayanları İstanbul’da topladı. Ayanların ve devlet adamlarının katılımıyla büyük bir toplantı yapıldı. Yapılan görüşmeler sonunda hükümet ile ayanlar arasında "Sened-i İttifak" yapıldı (1808).
1) Devlet, ayanların varlığını kabul etti.
2) Ayanlar devlet otoritesini kabul edecekler, verilen emirlere uyacaklardı.
3) Ayanlar yapılan ıslahatlara bağlı kalacaklardı.
4) Ayanlar kendi bölgelerindeki halka adaletli davranacaklardı.
5) İstanbul’da isyan çıkaracak olursa ayanlar, İstanbul’a gelerek isyanı bastıracaklardı.
Önemi:
1) Sened-i İttifak, Osmanlı tarihinde başka örneği olmayan bir belgedir.
2) Osmanlı Devleti ayanların varlıklarını tanıyarak onları hukuki hale getirmiştir.
3) Bu belge, Osmanlı Devleti’nin ayanlara söz geçiremeyecek kadar zayıf duruma düştüğünü göstermektedir.
4) Osmanlı tarihinde ilk defa padişah kendi otoritesi dışında bir güç olarak ayanları kabul etmiştir.
• Alemdar, Nizam-ı Cedit’in yerine Sekban-ı Cedit adlı yeni bir ocak kurdu.
• Yeniçeri Ocağı ıslah edilerek eğitim yapmaları sağlandı.
• Birçok kimsenin geçim kaynağı olan ulufe alım satımı yasaklandı.
Alemdar Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı ancak dört ay sürdü. Kendisinin ve etrafındaki kişilerin olumsuz davranışları halk üzerindeki etkinliğini azalttı. Yenilik hareketleri sonunda çıkarları bozulan Yeniçeriler aleyhte faaliyetlere başladılar. Padişah da Sened-i İttifak’tan dolayı kendisine cephe aldı. Sonuçta Yeniçeriler ayaklanarak Alemdar’ın ölümüne neden oldular. İsyancılar IV. Mustafa’yı padişah yapmak istedilerse de II. Mahmut onu öldürttü. Bunun üzerine Yeniçeriler Sekban-ı Cedit’in kaldırılmasını istediler. Bu isteğin kabulüyle isyan sona erdi.
G. Osmanlı İmparatorluğunda Milliyetçilik Hareketleri
Fransız İhtilâli’nin sonucunda ortaya çıkan milliyetçilik akımı XIX. yüzyılda Osmanlı ülkesinde etkili oldu. Özellikle Balkanlarda bağımsızlık amacıyla isyanlar çıktı. Bu isyanların başlamasında,
• Milliyetçilik akımı,
• Rusların Balkanlardaki halkı kışkırtmaları,
• Mahalli yöneticilerin halka karşı yanlış politikalar uygulamaları,
• Bazı toprakların savaşlar sırasında el değiştirmesi,
• Balkanlardaki bir kısım toprakların savaş alanı durumuna gelmesi,
• Merkezi otoritenin sarsılması etkili olmuştur.
1. Sırp İsyanı (1804):
Fatih zamanında Osmanlı topraklarına katılan Sırbistan halkına din ve mezhep özgürlüğü verilmişti. XIX. yüzyılda milliyetçilik düşüncesi etkisiyle ilk ayaklanan toplum Sırplar olmuştur. Sırpların isyan etmelerinde şunlar etkili olmuştur.
• Osmanlı-Avusturya-Rusyasavaşlarıdolayısıyla Sırbistan topraklarının sık sık istilaya uğraması.
• Yeniçeri kodamanlarının halka zulmetmeleri.
• Fransız İhtilâli’nin yaydığı milliyetçilik düşüncesi.
• Rusya ve Avusturya’nın yaptığı propagandalar.
Sırplar Kara Yorgi liderliğinde 1804 yılında ayaklandılar. Ayaklanmanın bastırılacağı sırada 1806’da Osmanlı-Rus savaşı başladı. 1812’de yapılan Bükreş Antlaşması’nda Sırplara imtiyazlar verilmesi şeklinde bir madde yer aldı. Bundan yararlanan Kara Yorgi Sırpların bağımsızlığını istedi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti Sırbistan’a müdahele ederek isyanı bastırdı. Kara Yorgi Avusturya’ya kaçtı. Bir süre sonra Miloş Obronoviç isimli bir domuz tüccarı Sırpların başına geçerek isyan etti. Osmanlı Devleti, Rusya’nın olaya karışmasını engellemek amacıyla Miloş’u Sırbistan prensi olarak tanıdı. Böylece Osmanlı Devleti’ne bağlı Sırbistan prensliği kuruldu.
* Sırbistan, 1830 yılında Osmanlı Devleti’ne bağlı, fakat iç işlerinde serbest duruma geldi. 1878 yılında bağımsızlığını elde etti.
2. Yunan İsyanı
Osmanlı Devleti içinde yaşayan unsurların en imtiyazlısı "Rum"lardı. Sanat, ticaret ve özellikle gemicilikle uğraşmaktaydılar. Ruslarla kurulan münasebetlerle Rumlarda bağımsızlık şuuru gelişmeye başladı. 1768’de Rus donanmasının Mora sularına gelmesi üzerine Rumlar isyan ettiler. Ticaret yoluyla çok zenginleşen Rumlar açtıkları okullarda ihtilâl fikirlerini yaymaya başladılar.
Yunanlıların isyan etmelerinde;
• Ticaret sayesinde zenginleşmeleri,
• Milliyetçilik akımının yayılması,
• Rum aydınlarının bağımsızlık için çalışmaları,
• Avrupalı aydınların çalışmaları: Avrupa aydınları ulaşılan bilim ve teknik seviyesinin temelinde Antikite denilen Yunan kültürünün olduğunu düşünüyorlardı. Bu nedenle Rumlara sempati duyan Avrupalı aydınlar Türkler aleyhinde yazılar yazıyorlardı.
• Etniki Eterya Cemiyeti’nin kurulması: Etniki Eterya 1814 yılında Odesa’da kuruldu. Cemiyetin amacı İstanbul başkent olmak üzere Bizans İmparatorlu-ğu’nu kurmaktı. İlk amaçları Yunan devletinin kurulmasıydı.
• Tepedelenli Ali Paşa’nın isyanı: Etniki Eterya, Mora Rumlarını ayaklanacak duruma getirdi. Ancak bu sırada Yanya valisi olan Tepedelenli Ali Paşa, Rumlara göz açtırmıyordu. Tepedelenli’nin İstanbul’la arasının açılması ve isyan etmesi Rumların işine yaradı.
a) Eflâk İsyanı: Yunanlılar ilk defa Eflâk’da isyan ettiler. İsyanın lideri Aleksandr İpsilanti isyanı Mora yerine Eflâk’ta başlatmakla:
• Rusya’nın yardımını sağlamayı,
• Eflak-Boğdan halkının desteğini almayı
• Diğer Ortodoks toplumlarında desteğini alarak Balkanlarda genel bir ayaklanma çıkarmayı amaçlamıştı.
Aleksandır İpsilanti 1820’de Eflâk’ta isyanı başlattı. Uzun yıllardan beri Voyvodalık yapan Rumların baskısından dolayı onları sevmeyen Eflâk halkı destek vermeyince İpsilanti başarılı olamadı.
b) Mora İsyanı: 1821 yılında isyan Mora’da başladı. Yunanlılar köylerde görülmedik zulümler yaptılar. Osmanlı Devleti’nin bu sırada Tepedelenli Ali Paşa ile uğraşması Mora isyanının gelişmesine neden oldu.
Avrupalılar Yunan isyanını büyük bir sevgiyle karşıladılar. Rumlara para ve malzeme yardımı yaptılar.
Hatta ünlü İngiliz şairi Bayron gibi bazı gönüllüler Mora’ya gelerek savaşa katıldılar.Gittikçe yayılan Mora isyanı, bir türlü bastırılamadı. Bunun üzerine padişah II. Mahmut isyanı bastırmak amacıyla, Mısır valisi Mehmet Alî Paşadan yardım istedi. İsyanı bastırdığı taktirde Mehmet Ali Paşaya Mora ve Girit valilikleri vaat edildi. Mehmet Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşayı kuvvetli bir donanma ile 16 bin kişilik kuvveti Mora’ya gönderdi.İbrahim Paşanın gelmesiyle Mora isyanı bastırıldı (1827).
c) Navarin Olayı (1827): Yunan isyanının bastırılması üzerine İngiltere ve Rusya duruma müdahete ettiler. Çünkü Mora ve Girit’de Mehmet Ali Paşa gibi güçtü bir valinin bulunması yerine zayıf bir Osmanlı egemenliği ya da küçük bir Yunan devletinin kurulması işlerine geliyordu. İngiltere ve Rusya, aralarında anlaşarak, bağımsız bir Yunan devletinin kurulmasına karar verdiler. Bu teklifi, Avusturya reddederken, Fransa kabul etti. İngiltere, Rusya ve Fransa aralarında bir anlaşma yaparak Yunanistan’ın bağımsızlığının tanınması amacıyla Osmanlı İmparatorluğu’na bir ültimatom verdiler. II. Mahmut’un bu teklifi reddetmesi üzerine müttefikler donanmalarını Mora sularına gönderdiler. Osmanlı ve Mısır donanmalarının bulunduğu Navarin limanını abluka ettiler. Tarihe Navarin Olayı adıyla geçen bu olay sonunda donanmamız tamamen yakıldı (1827).
d) Osmanlı-Rus Savaşı (1828-1829): Osmanlı Devleti, Navarin Olayı’nı protesto etti. İngiltere, Fransa ve Rusya’dan savaş tazminatı talep etti. Üç devletin suçlamayı kabul etmemeleri üzerine ilişkiler kesildi. Bu gelişmeler sonunda:
• Fransızlar Mora’yı işgal ettiler.
• İngilizler Mora’da bulunan Mısır kuvvetlerini İskenderiye’ye taşıdılar.
• Ruslar ise Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar.
Rusların, savaş açtığı sırada Osmanlı Devleti, savaşa hazır değildi.
• 1826’da Yeniçeri Ocağı kaldırılmıştı.
• Osmanlı donanması Navarin’de yakılmıştı.
• Yapılan askeri ıslahatlar henüz sonuçlarını vermemişti.
Ruslar, bu durumdan yararlanarak önce Eflâk ve Boğdan’ı işgal ettiler, Tuna boylarına indiler. Doğu’da Kafkasya yönünde ilerleyen Ruslar Anapa, Soucak, Poti, Kars ve Ardahan kalelerini aldılar. Tuna’yı geçen Ruslar, Varna’yı işgal ettiler. Ancak Silistre önünde mağlubiyete uğradılar.1829’da yeniden saldırıya geçen Ruslar Doğu’da Erzurum’a kadar geldiler. Rumeli tarafında ilerleyen Rus ordusu Silistre’yi alarak Edirne’ye kadar Ulaştılar. Sonuçta Ruslarla Edirne Antlaşması imzalandı (1829):
1) Yunanistan bağımsız olacaktı.
2) Tuna ağzındaki adalar Ruslara bırakıldı. Eflâk ve Boğdan Osmanlılara geri verildi.
3) Eflâk, Boğdan ve Sırbistan’da özerk yönetim kurulacaktı.
4) Doğu’da Anapa, Poti, Ahıska, Akçar, Ahikelk kaleleri Rusya’ya bırakıldı.
5) Rus ticaret gemileri boğazlardan serbestçe geçebileceklerdi.
6) Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecekti.
Yorum:
• Osmanlı ülkesindeki milliyetçilik hareketleri ilk defa başarıya ulaştı.
• Milliyetçilik akımının etkisiyle Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılarak ilk bağımsız devleti kuranlar, Yunanlılar oldu.
• Yunanistan’a bağımsızlık verilmesiyle Mora’nın elden çıkması Mehmet Ali Paşa isyanına (Mısır meselesi) neden oldu.
• Osmanlı Devleti, kendi kuvvetleriyle Rusya’ya karşı koyamayacağını anladı.
H) Cezayir’in Fransızlar Tarafından İşgali (1830)
1533 yılında Barbaros Hayrettin Paşa’nın Osmanlı himayesine girmesiyle Cezayir, daha geniş ifadesiyle "Garp Ocakları" Osmanlı yönetimiyle beraber Batı Akdeniz denizciliğinde önemli bir yere sahip oldu. 19. yüzyılın başında Avrupa devletleri Cezayir’in deniz gücünden kurtulmak amacıyla harekete geçtiler. 1815 Viyana kongresinde bu yönde bir karar alındı. Ardından da Cezayir topa tutularak gemiler batırıldı. Böylece Cezayir büyük bir darbe yedi.Cezayir Dayısı İzmirli Hasan Paşa’nın alacağı olan paranın verilmemesiyle bozulan Fransız ilişkileri olumsuz gelişmelere neden oldu. Osmanlı Devleti’nin Yunan isyanıyla uğraşmasından faydalanan Fransızlar, yıllarca Cezayir’i kuşattı (1827-1830). 1830 yılında da Cezayir, Fransızlar tarafından işgal edildi. 1847 yılında da işgal tamamlandı. Aynı yıl Osmanlı Devleti, bu durumu kabul etmek zorunda kaldı.
* Böylece Osmanlı Devleti Kuzey Afrika’da stratejik önemi büyük olan bir toprağı kaybetti.
I) Mısır Sorunu
a) Mehmet Ali Paşa’nın Mısır Valisi Olması ve Yükselmesi:
Kavala’da doğan Mehmet Ali Paşa Mısır’ı Fransızlardan kurtarmak amacıyla gönderilen askerlerin içinde subay vekili olarak Mısır’ a gitmişti. Öğrenim görmemiş olmasına karşılık zeki, cesur ve kabiliyetliydi. Fransızların geri çekilmesinden sonra Kahire’deki başıbozuk askerlerin komutanı oldu. Sonra da Valiyi Mısır’dan ayrılmak zorunda bırakarak yönetimi eline geçirdi. Osmanlı hükümeti bu durumu tanımak zorunda kaldı (1805).
Mehmet Ali Paşa, Mısır Valisi olduktan sonra kazandığı başarılarla kendisini kabul ettirdi.
• İskenderiye ve Resife asker çıkaran İngilizleri geri püskürtmeyi başardı.
• Mısır’ın büyük bir derdi olan Kölemenlerle uğraştı. Onları kılıçtan geçirerek mallarına el koydu.
• Hicaz’da isyan eden Vehhabilerle mücadele etti. Vehhabi isyanını bastırarak Hac yollarını açtı. Bu başarıyla İslâm dünyasında büyük bir kazandı.Babıâli bu gelişmeler karşısında Mehmet Ali Paşa’ya Hicaz ve Habeş valiliklerini verdi. 1822’de Sudan’ı da ele geçiren Mehmet Ali Paşa, bir Mısır devleti kurmayı başardı.Mehmet Ali Paşa; askerlik, bayındırlık, tarım ve ticaret dallarında yaptığı yeniliklerle büyük bir güç kazandı. Elde ettiği gelirlerle Fransızların yardımıyla ordu ve donanmasını modernleştirdi. Avrupa’ya, özellikle Fransa’ya öğrenciler gönderildi. Mehmet Ali Paşa’nın çalışmaları, Mısır’ı Doğu Akdeniz’de önemli bir yere getirdi.
b) Mehmet Ali Paşa’nın İsyanı
Mehmet Ali Paşa, Mora isyanı üzerine Osmanlı Devleti’ne yardımcı kuvvet göndermiş, ancak Navarin’de Osmanlı donanmasıyla beraber donanmasını kaybetmişti. Özellikle Mora’daki askerlerini habersizce çekmesi ve 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşında yardım istendiği halde asker göndermemesi, Padişah ile arasının açılmasına neden oldu.
Mora’yı alamayan Mehmet Ali Paşa, II. Mahmut’tan Suriye ve Girit valiliklerinin kendisine verilmesini istedi. Mehmet Ali Paşa Suriye’yi alarak Navarin’de yanan donanmasını buradaki ormanlardan yararlanarak yeniden kurmak istiyordu. Padişah II. Mahmut, bu teklifi kabul etmediği gibi Mehmet Ali Paşa’yı Mısır Valiliğinden atmak için planlar yapmaya başladı. Fakat ilk harekete geçen Mehmet Ali Paşa oldu.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa, bir alacak meselesiyle başlayan olayları bahane ederek Akka üzerine yürüdü.
Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa komutasındaki Mısır Ordusu Akka’yı alarak Şam üzerine yürüdü. Şam’ı alan Mısır Ordusu Belen geçidinde bir Osmanlı ordusunu yenerek Adana’ya girdi (1833). Ardından da İstanbul üzerine yürüdü. Sadrazam Reşit Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetlerinin de Konya’da mağlup olmasıyla Mısır ordusuna İstanbul yolu açıldı.
c) Kütahya Antlaşması (1833):
II. Mahmut, İbrahim Paşa’nın kazandığı bu başarılar üzerine Ruslardan yardım istemek zorunda kaldı. Rus çarı l. Nikola, bu teklifi kabul ederek Karadeniz donanmasıyla 15 bin kişilik bir Rus ordusunu İstanbul’a gönderdi. Rus donanmasının İstanbul’a kadar gelmesi Mısır sorununu bir Avrupa sorununa dönüştürdü. Çıkarları tehlikeye düşen İngiltere ve Fransa II. Mahmut’la Kavalalı Mehmet Ali Paşa arasına girerek anlaşma yapılmasını sağladı. Bunun üzerine Kütahya Antlaşması yapıldı (1833).
1) Mehmet Ali Paşa’ya Mısır ve Girit Valiliklerine ek olarak Suriye Valiliği,
2) Oğlu İbrahim Paşa’ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verildi.
Yorum:
• Bu antlaşma, Mısır sorununu bir süre için çözümledi.
• İki tarafta yapılan antlaşmadan memnun olmadı.
• Rusların İstanbul’a gelmesi Mısır sorununu Avrupa sorunu haline getirdi.
• Osmanlı Devleti, Rusya ile antlaşma yapma yoluna gitti.
d) Hünkâr İskelesi Antlaşması (1833):
II. Mahmut’un yardım istemesiyle İstanbul’a gelen kuvvetleri Hünkâr iskelesine yerleştiler. Kütahya Antlaşması yapıldığı ve Mısır kuvvetleri geri çekildiği halde Rus kuvvetleri Boğazdan ayrılmadılar. Padişah II. Mahmut ise Suriye ve Adana’yı kaybettiği için Kütahya antlaşmasından memnun değildi. Ayrıca, Mehmet Ali Paşa’nın yeniden isyan etmesinden endişelenen Padişah İngiltere ve Fransa’ya güvenmiyordu. Bütün bunlar II. Mahmut’un Ruslarla ittifak yapmasına neden oldu. Bu amaçla Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Hünkâr İskelesi Antlaşması yapıldı (1833).
1) OsmanlıDevleti ve Rusya savaş zamanında birbirine yardım edeceklerdi.
2) Osmanlı Devleti’ne bir saldırı olursa, Rusya asker ve donanma gönderecekti, ancak masrafları Osmanlı Devleti karşılayacaktı.
3) Rusya bir saldırıya uğrarsa, Osmanlı Devleti Rusya’ya asker ve donanma göndermeyecek, fakat buna karşılık Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını kapatacaktı.
4) Bu antlaşma sekiz yıl süreyle yürürlükte kalacaktı.
Yorum:
• Hünkâr İskelesi Antlaşması, Rusya’nın Karadeniz’deki güvenini artırdı.
• Osmanlı Devleti, Mehmet Ali Paşa’nın yeniden isyanına karşı kendini güvenceye aldı.
• Boğazların kapatılması İngiltere ve Fransa’nın çıkarlarını tehlikeye düşürdü.
• Hünkâr iskelesi Antlaşmasıyla Boğazlar sorunu ortaya çıktı.
• Osmanlı Devleti, Boğazlar üzerindeki egemenlik hakkını son defa tek başına kullandı.
e) Mehmet Ali Paşa’nın Yeniden İsyanı (1839)
Kütahya Antlaşması ne II. Mahmut’u, ne de Mehmet Ali Paşa’yı memnun etmişti. Padişah; Mısır, Suriye, Adana, Girit ve Cidde gibi büyük eyaletleri Mehmet Ali Paşa’ya vermekten rahatsızdı. Mehmet Ali Paşa 1833 yılından itibaren adeta bağımsız bir hükümdar gibi hareket ediyordu. Ordu ve donanmasını güçlendirmeye devam etti. 1838 yılına gelindiğinde, Mehmet Ali Paşa’nın bağımsızlığını açıklayacağı söylentileri yayılmaya başladı.
Doğu Akdeniz’de güçlü bir Mehmet Ali Paşa istemeyen İngiltere Osmanlı Devleti’ni tercih ediyordu. İngiltere, Osmanlı Devleti’nin zor durumundan da yararlanmak istedi. İki devlet arasında 1838’de bir ticaret antlaşması yapıldı. Osmanlı Devleti İngiltere’ye yeni ticari ayrıcalıklar vererek buna karşılık onun desteğini aldı.
Fransa ise Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’a egemen olmasına ve bağımsızlığını ilân etmesine, özellikle de ekonomik açıdan güçlenmesine taraftardı. Osmanlı Devleti, Fransa ile de bir ticaret antlaşması yaparak ikinci büyük devletin de siyasi desteğini sağladı.
Mehmet Ali Paşa 1839’da bağımsızlığını ilân ederek ayaklandı. Nizip savaşı, Osmanlı Devleti’nin yenilgisiyle sonuçlandı. Yenilgi haberi İstanbul’a gelmeden II. Mahmut öldü, yerine Abdülmecit padişah oldu. Bu sırada Kaptan-ı Derya Ahmet Fevzi Paşa, Osmanlı donanmasını Mısır’a götürdü. Böylece, Osmanlı Devleti, savunmasız bir duruma düştü.
Osmanlı Devleti’nin bu durumundan dolayı Rusların Hünkâr İskelesi Antlaşmasından yararlanarak İstanbul Boğazı’na girebileceğini düşünen İngiltere ve Fransa, Mısır sorununu Avrupa sorunu haline getirmeye’ karar verdiler. İngiltere ile çatışmayı göze alamayan Rusya da bu durumu kabul etti. Sonunda İngiltere, Avusturya, Prusya, Rusya ve Osmanlı Devleti’nin delegeleri Londra’da toplandılar. Mısır sorunu görüşülerek Londra Antlaşması yapıldı (1840).
1) Mısır eyaleti hukuk bakımından Osmanlı Devleti’ne bağlı olacak, yönetimi Mehmet Ali Paşa ve oğullarına bırakılacak.
2) Mısır Osmanlı Devleti’ne yıllık vergi ödeyecek ve Osmanlı donanmasını geri gönderecekti.
3) Suriye, Adana ve Girit Osmanlı Devletine verilecekti.
Fransa’ya güvenen Mehmet Ali Paşa bu antlaşmayı kabul etmedi. Bunun üzerine Osmanlı ve İngiliz donanmaları Suriye ve Mısır kıyılarına abluka ettiler.Akkâ kalesi kısa zamanda alındı. Mehmet Ali Paşa, Londra Antlaşması’nı kabul etti. Bu gelişmeler sonunda:
• Mısır sorunu çözüldü.
• Mısır iç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devleti’ne bağlı bir imtiyazlı eyâlet haline geldi.
• Mehmet Ali Paşa isyanı sırasında Tanzimat Fermanı ilân edildi (1839).
İ) Boğazlar Sorunu
a) Boğazlar Sorununun Ortaya Çıkması
Osmanlı Devleti, 15. yüzyılın ortalarından itibaren İstanbul’u ve arkasından Sinop, Trabzon, Kırım, Eflâk-Boğdan’ı fethetti. Böylece Marmara ve Karadeniz bir iç deniz haline geldi. Bununla birlikte Boğazlar da tamamen egemenlik altına alındı. Boğazlar ve Karadeniz’in yabancı gemilere kapalılığı, Osmanlı Devleti’nin ısrarla üzerinde durduğu bir konu olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin 1535’de Fransa’ya, 1578’de İngiltere’ye, 1598’de Hollanda’ya verdiği kapitülasyonlarla Boğazlar bu devletlerin ticaret gemilerine açık hale getirilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla beraber Büyük Devletler, Avrupa’da üstünlük kurabilmek için Boğazları ele geçirmeyi amaçladılar. Bu durum Boğazların dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin bir hedef haline gelmesine neden oldu. Rusya’nın güçlenmesi bu durumu daha da önemli duruma getirdi.
1700’de İstanbul Antlaşması’yla Azak’ın Rusların eline geçmesi, Karadeniz’deki statüyü değiştirmeye başladı. Ruslar burada bir filo kurmaya başladılarsa da, Osmanlı Devleti’nin tepkisi üzerine Karadeniz’de Türk gemileri ile ticaret yapmak zorunda kaldılar.
1774 yılında Küçük Kaynarca Antlaşması ite Rusya, Karadeniz’de kendi gemileri ile ticaret yapmak ve ticaret gemilerini Boğazlardan geçirmek hakkını elde etti. Ancak bu bir kapitülasyon niteliği taşıyordu ve Boğazların kapalılığı ilkesi yine devam ediyordu.
Napolyon’un 1789’de Mısır Seferi ile Fransa’nın buraya yerleşme durumu Akdeniz’de çıkarları olan devletleri harekete geçirdi. Bu devletlerden İngiltere, Fransa’nın Hindistan yolu üzerinde yerleşmesini istemiyordu. Akdeniz’le ilgili emelleri olan Rusya ise Osmanlı Devleti ile bir ittifak antlaşması yaptı. 1798’de yapılan antlaşma ile Osmanlı Devleti) Rus savaş gemilerinin geçici olarak ve kendisine yardım etmek amacıyla Boğazlardan geçmesine izin yerdi. Karadeniz’in Türk ve Rus gemilerinden başkasına kapalı olduğu, yani Rusya’nın ortaklığı kabul edildi.
* Bu tarihe kadar Boğazları egemenliğinde bulunduran Osmanlı Devleti, ilk defa Boğazları başka bir devletle yaptığı antlaşmada söz konusu yaparak, bazı kayıtlara bağladı.
Osmanlı-Rus Savaşı’nın başlamasıyla (1806) bu antlaşma geçersiz duruma geldi. Bu arada İngiliz savaş gemileri, Çanakkale Boğazından zorla geçerek İstanbul önlerine geldi. Bundan sonra 1809’da İngilizlerle Kale-i Sultaniye (Çanakkale) Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmada, Boğazların bütün savaş gemilerine kapalılığı ilkesi kabul edildi. Osmanlı Devleti, barış zamanında hiç bir devletin savaş gemisinin Boğazlardan geçirmeyeceğine garanti verdi.
* Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bir sorun olan Boğazlar konusuna ilk defa Boğazlarla ilgisi olmayan bir üçüncü devlet (İngiltere) resmen karıştı.
1829 Edirne Antlaşması ile Rusya, hakkını Osmanlı Devleti’ne bir defa daha kabul ettirdi. Ayrıca Karadeniz’deki ticaretten bütün devletlerin gemilerinin yararlanabileceği kabul edildi. Böylece "Boğazların bütün devletlerin ticaret gemilerine açıklığı" ilkesi ortaya çıktı. Bundan böyle, bütün devletlerin ticaret gemilerinin geçmesine izin vermek, Osmanlı Devleti için zorunlu oluyordu.
1.833te yapılan Hünkâr İskelesi Antlaşması ile Rusya durumunu daha fazla güçlendirdi. Karadeniz’de ve Boğazlarda en üstün nüfuza sahip devlet durumuna geldi. Bu durum diğer devletlerin, Boğazlar statüsü ile daha yakından ilgilenmesine neden oldu.
b) Londra Boğazlar Antlaşması (1841)
Mısır meselesi 1840 yılında çözümlendikten sonra sıra Boğazlar konusuna geldi. 1833 tarihinde yapılan Hünkâr İskelesi Antlaşması, sekiz yıl süreyle geçerliydi. İngiltere ve Fransa’nın çıkarlarına ters düşen bu antlaşmanın süresi 1841’de doluyordu. Bu nedenle İngiltere Boğazların uluslararası bir antlaşmaya bağlanması amacıyla bir konferans toplanmasını teklif etti. Rusya böyle bir konferansa başlangıçta karşı çıktıysa da sonunda kabul etmek zorunda kaldı.
1841’de Londra’da toplanan konferansa İngiltere,Rusya, Avusturya, Fransa, Prusya ve Osmanlı Devleti katıldı. Konferans sonunda şu kararlar alındı:
1) Boğazlar Osmanlı Devleti’nin egemenliğinde kalacaktı.
2) Barış zamanında hiç bir yabancı savaş gemisi Boğazlardan geçemeyecekti.
• Osmanlı Devleti’nin Boğazlar üzerindeki hükümranlık hakları sınırlanarak, Boğazların koruyuculuğu beş devlete bırakıldı.
• Boğazlar ilk defa uluslararası bir statüye bağlandı.
• 1841 Londra Antlaşması, Rusya’nın Hünkâr iskelesi Antlaşmasıyla Boğazlar ve Osmanlı Devleti üzerindeki himaye hakkını sona erdirdi.
• Avrupalı devletler, Rusya’nın aşırı isteklerini ilk defa engellediler.
• Bu antlaşma, Rusya’nın zararına olmuş; İngiltere ve Fransa antlaşmadan karlı çıkmıştır.
• Boğazların ticaret gemilerine açık, fakat yabancı savaş gemilerine kapalı olması, devletlerarası bir statüye dönüştü. Bu durum Avrupa devletler hukukunun bir prensibi haline geldi.
• Osmanlı Devleti’nin Boğazlar üzerindeki mutlak egemenliği sona erdi.
A) Kırım Savaşı (1853-1856)
Osmanlı Devleti, 1839 yılında Tanzimat Ferma-nı’nı ilân etmişti. Bütün eyaletlerde uygulanmaya çalışılan ıslahat hareketleriyle yönetim, askerlik, adalet ve eğitim alanlarında ıslahatlar yapıldı. Bu dönemde Osmanlı diplomasisi Rusya ve Avusturya’ya karşı, İngiltere ve Fransa’nın desteğini sağladı. Özellikle kendisine sığınan Macar milliyetçileri koruması Osmanlı Devleti’ne Avrupa’da büyük bir prestij kazandırdı.
a) Kırım Savaşı’nın Nedenleri
•Rusya’nınOsmanlıDevletiüzerindeki emelleri:
Rusya, ıslahat hareketleriyle Osmanlı Devleti’nin güçlenmesini istemiyordu. 1848 ihtilâllerinden Avrupa’da etkilenmeyen tek devlet olan Rusya, Osmanlı Devleti’ne karşı kendini güçlü hissediyordu. Bu nedenle harekete geçmek için elverişli zamanı beklemeye başladı.
Rusya’nın başında bulunan Çar l. Nikola Osmanlı Devleti’ni "Hasta Adam" olarak görüyor ve Hünkâr İskelesi Antlaşmasıyla elde ettiği kazançları yeniden, sağlamak istiyordu, l. Nikola amacına İngiltere ile anlaşarak ulaşmayı denedi. Bu nedenle 1851 yılında Petersburg’da ingiliz elçisine Osmanlı topraklarını paylaşmayı teklif etti. İngiltere o sırada Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını menfaatlerine uygun görmediğinden bu teklifi reddetti. İngiltere’nin Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma yanlısı olduğunu gören Rusya, plânını tek başına uygulamaya karar verdi. Savaş için bahane aramaya başladı.
• Kutsal Yerler Sorunu: Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve Filistin’de bir çok kilise ve anıt bulunmaktaydı. Katolik ve Ortodoks papazlar da bu kutsal yerlere hizmeti kendileri için bir şeref sayıyorlardı.
Fransızların Osmanlı Devleti’nden elde ettiği kapitülasyonlar sayesinde Katolikler kutsal yerlerde geniş haklar elde etmişlerdi. Rusya’nın güçlenmesiyle Ortodokslara da benzer imtiyazlar verilmişti. Fransız İhtilâli sırasında Ortodoksların Katoliklerin zararına haklar elde etmeleri, Ortodoks-Katolik rekabetini daha da artırmıştı. 1848 yılında Fransa’nın başına geçen Lui Napolyon, iktidara gelmesinde büyük yardım gördüğü Katolik partisini memnun etmek ve Fransa’ya karşı kurulmuş olan cepheyi parçalamak için kutsal yerler sorununa el attı.Rus Çarı l. Nikola, ortaya çıkan bu durumdan yararlanmak istedi. Bu amaçla da Bahriye Nazırı Prens Mencikof’u İstanbul’a gönderdi.
• Mençikof’un İstanbul’a Gelmesi ve Rus İstekleri: İstanbul’a gelen Prens Mençikof, günlük elbisesi ile Hariciye Nazırı ve Sadrazamı ziyaret etti. Protokol kurallarına uymayarak daha başlangıçta Osmanlı Devlet adamlarını baskı altına almak istedi. Mençikof, ardından açık ve gizli olarak isteklerde bulundu.
Açık İstekler:
1) Kutsal yerler sorununun Ortodoks kilisesi lehine çözümlenmesi,
2) Ortodoks kilisesinin ayrıcalıklarının belirlenmesi.
Asıl önemli olan ise gizli istekleriydi. Buna göre; Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bir ittifak yapılacak, Osmanlı Devleti Batılı devletlerle savaşa girerse; Rusya, askeri yardım gönderecekti. Bu istekler Rusya’nın asıl niyetinin Hünkâr İskelesi Antlaşması’na benzer bir antlaşma yapmak istediğini ortaya koydu.
Babıâli, İngiltere ve Fransa’nın da onayını alarak bu ültimatomu reddetti. Prens Mençikof ise İstanbul’u terk ederek geri döndü.
b) Savaşın Başlaması ve Avrupalı Devletlerin Savaşa Katılmaları
Rus isteklerinin reddedilmesi üzerine savaş başladı. Ruslar, Eflâk ve Boğdan’ı işgal ettiler. Bütün Hıristiyan dünyasını da savaşa davet ettiler. Avusturya’nın girişimleriyle savaşı önlemek için Viyana’da bir konferans toplandı ise de sonuç alınamadı.Tuna boylarında yapılan savaşlarda üstünlüğü ele geçiren Osmanlılar Anadolu’da da başarılar kazandılar.
Bu sırada İngiliz ve Fransız donanmaları 1841 Londra Mukavelenamesine rağmen, Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’a girdiler. İngiltere ve Fransa böylece, Rusya’nın güneye inmesini engellemeyi ve Osmanlı Devleti’ni desteklediklerini
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ders,plan,proje,performans,ödev