Yeşil düşünce 20. yüzyılda insanların sadece yaşadıkları sınırlar içinde değil, kendilerini kuşatan tüm bir dünyayla etkileşim içinde olduğu görüşünün güç kazanması ile kendini gösterdi.
tıklayın ONİKİNCİ BÖLÜMÜ DİNLEYİN
Alternatif formatta oynat
Soğuk Savaş'ın sona erişi geride siyasal ideolojilerden arınmış bir dünya bırakmadı.
Boşluğu dolduranlardan biri güçlü milliyetçi ideolojiler oldu, bunun karşı kutbunda ise korunması gerekenin milletler değil tüm bir gezegen olduğunu söyleyenler yer aldı.
"Yeşil Siyasal Düşünce" isimli bir kitabın yazarı olan Andrew Dobson, "Ekolojizm" olarak adlandırdığı dünya görüşünün kendine özgü ve diğer akımlardan bağımsız bir "Yeşil" siyasal ideoloji niteliği kazandığını söylüyor.
Bu görüşe göre, "Çevreye verilen zararın nedeni, büyümenin sınırına gelinmiş olması. Sonlu bir gezegende yaşıyoruz, sonsuza dek büyüyemeyiz. Diğer yönü ise ahlaki: insanın dışındaki doğal dünyayı bir araç olarak görmememiz gerektiği".
Dobson'a göre ekolojizm çevrecilikten daha radikal bir akım. Çevrecilik aşamalı reformlarla çevreye verilen zararın azaltılması veya giderilmesini amaçılıyor. Ekolojizm ise bunun daha ötesine gidiyor.
Çevreci görüş geçmişin büyük siyasal düşünürlerinin tepkisiz kalamayacağı bir akım... Örneğin, bugün yaşasaydı Rousseau muhtemelen en önde gelen çevrecilerdeni biri olurdu.
Marx da muhtemelen sınırsız serbest ticarete karşı çıkanlarla arasında bir çok ortak nokta bulurdu.
Hobbes ve Machiavelli ise Yeşilleri nafile idealistler olarak görürdü...
Bazılarına göre siyasetin acı gerçekleri geçtiğimiz 100 yıl içinde siyasal düşüncenin önemini azalttı.
Bu görüşe göre politikacılar artık düşünürler olmaktan çıktı, tümüyle icraatçılara dönüştü... Ancak muhtemelen önümüzdeki dönem, insanların, sadece yaşadıkları ulusal sınırlar çerçevesinde değil, kendilerini kuşatan tüm bir dünyayla ilişkilerini giderek daha çok düşündükleri bir dönem olacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ders,plan,proje,performans,ödev