Taraftarları gözünde, hem büyük bir sosyal bilimci hem büyük bir devrimci olan, hem teoride hem de pratikte önderdir Marx; karşıtları gözünde ise çağdışı kuramları ve kışkırttığı olumsuz duygularla çağdaş hayata yönelik ciddi bir tehdit.
tıklayın ONUNCU BÖLÜMÜ DİNLEYİN
Alternatif formatta oynat
Siyasi düşünce tarihi açısından ise Marx muhtemelen bu iki ucun arasında bir yerde...
1818'de günümüz'de Almanya içinde kalan Rheinland'da doğan Karl Marx, liberal devlet görüşünün naif bir görüş olduğu, gelmiş geçmiş tüm devletlerin sınıf baskısının araçları olduğu düşüncesindedir.
Yani bir sınıf devletin kontrolüne sahip olur ve devlet gücünü ezilen sınıflar üzerinde kendi ekonomik gücünü pekiştirmek için kullanır.
Marx'a göre komünizmin erken aşamalarında devlete ihtiyaç olabileceği halde, komünist toplumun tam olgunluğa erişmesi ile devlete ihtiyaç kalmayacaktır.
Karl Marx ve deyim yerindeyse sağ kolu Friedrich Engels 1848'te yayınladıkları Komünist Manifesto bir dönüm noktası oldu:
"Komünist devrim egemen sınıfları tir tir titretiyor. İşçi sınıfının zincirlerinden başka kaydecekleri bir şey yoktur; oysa tüm dünya onların olabilir. dünyanın tüm işçileri, birleşiniz..."
Marx'ın bu çağrısına yirminci yüzyıl boyunca dünyanın dört bir yanından yanıtlar geldi; Küba'dan Kamboçya'ya dünyanın dört bir yanında Marx adına bir dizi rejim kuruldu, Çin Halk Cumhuriyeti'nden Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'ya dek yüz milyonlarca insan Marxist iddialar dile getiren devletler tarafından yönetildi...
Yakın dönemde, özellikle de 1989 yılından sonra doğu bloğunun dağılması ile birlikte Marx ve marxist düşüncenin yanlışlandığı, bu geleneğin insanlığa söyleyecek sözü olmadığı sık sık dile getirildi..
Ancak temel itirazı, siyasi süreci devre dışı bırakacak şekilde, ekonominin tümüyle piyasa güçlerine terkedilmesi olan Marx'ın düşüncüleri küresel kapitalizmin gelişimine yönelik eleştirilerde bir kez daha canlanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ders,plan,proje,performans,ödev