Filozof ve eğitimci olan ve 1712 yılında Cenevre'de doğan Rousseau, Aydınlanma insanının en iyi örneklerinden biriydi, ancak tüm bu süreçte kendine özgü bir yeri vardı.
tıklayın SEKİZİNCİ BÖLÜMÜ DİNLEYİN
Alternatif formatta oynat
Onsekizinci yüzyıl, Avrupalı aydınları yepyeni bir düşünce tarzının etkisi altına almasına sahne oldu. Bu düşünce tarzında herşeyden önce aklın önemi vurgulanıyordu.
Sanattan politikaya, dinden toplum düşüncesine varolan tüm fikirler eleştiriliyor, gözden geçiriliyordu. Eski siyasi düzen dağılıyor, yeni bir devir başlıyordu... Ve bu dönem dünya tarihine Aydınlanma dönemi olarak geçti.
Bu aydınlar arasında en önde gelenlerinden biri Jean-Jacques Rousseau'ydu.
Rousseau çağının avrupasındaki despot krallıklara karşıydı ancak siyasi görüşleri Aydınlanma'da egemen görüşlerle de çatışıyordu. Herşeyden önce Rousseau zamanın baskın düşüncesinin tersine, insanlığın karanlık bir çağdan çıkmakta olduğu ve aydınlığa doğru ilerleyeceği görüşüne karşıydı.
Rousseau'nun çağdaşı dünyanın sorunlarına çözüm aradığı eseri 'Toplum Sözleşmesi' oldu. dünya literatürünün unutulmazları arasına giren, "insan özgür doğar oysa her yerde zincire vurulmuştur" cümlesi, bir slogan olarak bu eserin sayfaları arasından sıyrılıp kuşaklar boyu devrimcilerin sloganı haline gelir. Rousseau bu eserinde antik Roma'nın cumhuriyetçi dönemi gibi eşitlikçi addettiği eski toplumların ruhunu canlandırmaya çalışır...
Rousseau'nun toplum sözleşmesi vizyonuna göre her bir yurttaş başkalarının iyiliği, ya da Rousseau'nun deyimiyle, genel iradenin iyiliği için bireysel haklarından feragat eder.
Devrimci sloganlar haline gelen "özgürlük, eşitlik, kardeşlik" kavramları tümüyle Rousseau'yu yansıtır:
"Başka insanlar arasında özgür olmamız, aramızda eşitlik olmasıyla mümkündü. Ancak aramızda kardeşlik havası varsa ortak kurallar yaratabilirdik."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ders,plan,proje,performans,ödev