Faydalı Bağlantılar

İzleyiciler

13 Mart 2011 Pazar

Patrona

Patrona İtalyanca'dan alınan “Patrona” ifadesi Ferik Amiral veya bugünkü anlamda Koramiral rütbesine karşılık gelmiştir. Askeri kalyonların ikinci kaptanı olan Patrona, tersanenin asayiş işlerinden sorumlu olmuştur. 1855 yılından itibaren Patronalara “Ferik Amiral” adı verilmiştir.
Patrona, sırtına yeşil Hint kumaşından, önü samur kürklü bir kaftan, içine de üstü işlemeli beyaz renk bir elbise giymiştir. Başında beyaz sarığı andırır bir serpuş, elinde mavi renkli bir asâ, ayağında da sarı deriden bir yemeni bulunmuştur.

Osmanlı'da Dağılma Dönemi

Osmanlı'da Dağılma Dönemi
XIX. YÜZYIL SİYASİ OLAYLARI
A. XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Durumu
Osmanlı İmparatorluğu XIX. yüzyılda gücünü tamamen kaybetmiştir. Kendi varlığını kendi gücüyle koruma imkanını kaybetti. Bu nedenle çeşitli devletlerle sürekli değişen ittifaklar içine girdi. Çağın güçlü devletleri de Osmanlı toprakları üzerinde çeşitli pazarlıklar yapmaktaydılar.

Rusya; XVIII. yüzyılda olduğu gibi, Boğazlar ve Balkanlar yoluyla sıcak denizlere inme idealindeydi. İngiltere; Uzak Doğudaki sömürgelerine giden yolları, yani Doğu Akdeniz’i ele geçirme amacındadır.
Fransa ise İngiltere’yi güçsüz düşürmek amacıyla Mısır’ı almak istemektedir.

Bu üç devlet arasındaki çıkar çatışmaları Osmanlı İmparatorluğunun varlığını korumasında etkili oldu. Herhangi bir saldırı anında çıkarları elden giden devletler Osmanlı Devleti’nin yanında yer aldılar.


B. Osmanlı-Fransız-İngiliz-Rus İlişkileri (1800-1806)
Napolyon’un Mısır’a saldırması üzerine İngiltere ve Rusya Osmanlı Devleti’ne yardım ettiler, Mısır’da Osmanlı Devleti’ne geri verildi. Buna rağmen Ruslar Fransız tehlikesinin devam ettiğini iddia ederek işgal ettikleri yedi Ege adasını boşaltmadılar.

Napolyon’un imparator olmasından sonra Fransa’ya karşı İngiltere, Rusya, Prusya ve Avusturya arasında savaş başlayınca geleneksel Osmanlı-Fransız dostluğu yeniden başladı. Rusya ise yedi Ege adasında, Mora, Sırbistan, Eflâk ve Buğdan’da halkı isyana kışkırtmaktaydı. Bu kışkırtmalar sonunda 1804’de Sırplar ayaklandılar. Eflâk ve Boğdan beylerinin de isyana hazırlandıkları öğrenilince bu iki bey görevlerinden alındı. Boğazlar da Ruslara kapatıldı. İngiliz ve Rus elçilerinin istekleri reddedilince Ruslar Dinyester’i geçerek Eflâk ve Boğdan’a girdiler. Bunun üzerine Rusya’ya savaş ilân edildi.


C. Osmanlı-Rus Savası ve Bükreş Antlaşması (1806-1812)
Osmanlı-Rus Savaşı’nın başlaması üzerine İngiliz donanması İstanbul’a geldi (1807). Babıâli’ye ültimatom vererek Ruslarla anlaşılmasını, Eflâk ve Boğdan beylerinin tekrar atanmalarını, Fransa sefirinin İstanbul’dan çıkarılmasını istediler. Eflâk ve Boğdan beyleri yeniden atandı. Fakat Fransız elçisi İstanbul’dan çıkarılmadı. Rusların Eflak ve Boğdan’ı işgal etmesi üzerine İngiliz donanması geri döndü. Çanakkale Boğazı’ndan geçerken kayıp veren İngilizler İskenderiye’ye saldırdılar. Fakat Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, İngilizleri Mısır’dan çıkardı.

Ruslarla savaşın devam ettiği sırada Napolyon Tilsit’te Rus Çarıyla görüşerek antlaşma yaptı (1807). İstanbul’da III. Selim tahttan indirilerek IV. Mustafa padişah yapıldı. Alemdar’ın İstanbul’a gelişiyle IV. Mustafa’nın yerine II. Mahmut padişah oldu (1808).


Napolyon ise Rus çarı ile Efrut’ta görüşerek Eflâk-Boğdan’ın işgalini kabul etti (1809). Napolyon’un bu iki yüzlü siyaseti Osmanlı-Rus savaşını yeniden başlattı. Bir süre sonra Napolyon’un Rusya ile arası açılınca Napolyon, Rus seferine devam edilmesini istedi. Fakat Osmanlı Devleti Napolyon’un iki yüzlü siyasetinden rahatsız olduğundan Ruslarla barış yapmayı tercih etti.

Ruslarla Bükreş Antlaşması yapıldı (1812):
1) Eflâk ve Boğdan Osmanlı Devleti’ne geri verildi.
2) Prut ırmağı sınır kabul edildi.
3) Anadolu’da sınır savaştan önceki duruma getirildi.
4) Sırbistan’a imtiyaz verilmesi kabul edildi.


* Bu anlaşmayla Osmanlı Devleti ilk defa bir topluma milliyetçilik hareketlerinin sonunda imtiyaz veriyordu.


D. III. Selim’in Tahttan İndirilmesi (1807)
III. Selim’in giriştiği Nizam-ı Cedit ıslahatı yeniçerilerin ve çıkarları elden giden çevrelerin işine gelmedi. Osmanlı-Rus Savaşı dolayısıyla ordunun Tuna boylarına gitmesinden yararlanan muhalifler Şeyhülislâm Ataullah Efendi ve sadrazam kaymakamı Köse Musa Paşa başta olduğu halde harekete geçtiler. Boğaziçi’ndeki topçu yamaklarına Nizam-ı Cedit elbisesi giydirilmesi konusunu istismar ederek isyan çıkardılar. Kabakçı Mustafa İsyanı adıyla tarihe geçen isyan sonunda III. Selim tahttan indirildi. IV. Mustafa padişah oldu (1807).


E. II. Mahmut’un Padişah Olması (1808)
IV. Mustafa’nın padişah olmasıyla yönetim Kabakçı Mustafa ve adamlarının eline geçti. Nizam-ı Cedit ocağı kaldırıldı, taraftarları izlendi. III. Selim devrinde yapılan ıslahatlar bir anda yok edildi.Nizam-ı Cedit taraftarları ise Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa’nın yanına gittiler. III. Selim taraftarı olan Alemdar, III. Selim’i yeniden hükümdar yapmak amacıyla İstanbul’a yürüdü. Alemdar’ın İstanbul’a gelmesiyle önce Kabakçı Mustafa ortadan kaldırıldı. Nizam-ı Cedit taraftarlarının saraya saldırması üzerine IV. Mustafa, III. Selim’i öldürttü. Bunun üzerine Alemdar Mustafa Paşa, IV. Mustafa’yı tahttan indirerek II. Mahmut’u padişah yaptı (1808).


F. Alemdar Mustafa Paşa Dönemi
II. Mahmut kendisine sadrazam olarak Alemdar Mustafa Paşa’yı seçti. Alemdar Mustafa Paşa yönetime egemen oldu.


• Nizam-ıCedit taraftarlarını işbaşına getirerek yenilik hareketlerini başlattı.
• III. Selim’in ölümünde etkili olan kişiler cezalandırıldı.
• Olaylara karışan ulema İstanbul’dan sürüldü.
• İstanbul’un asayişi sağlandı.
• Sened-i İttifak (1808)


XIX. Yüzyıl başında Anadolu ve Rumeli’de ayanlar türemişti. Alemdar sarsılan devlet düzenini yeniden kurabilmek amacıyla bütün ayanları İstanbul’da topladı. Ayanların ve devlet adamlarının katılımıyla büyük bir toplantı yapıldı. Yapılan görüşmeler sonunda hükümet ile ayanlar arasında "Sened-i İttifak" yapıldı (1808).


1) Devlet, ayanların varlığını kabul etti.
2) Ayanlar devlet otoritesini kabul edecekler, verilen emirlere uyacaklardı.
3) Ayanlar yapılan ıslahatlara bağlı kalacaklardı.
4) Ayanlar kendi bölgelerindeki halka adaletli davranacaklardı.
5) İstanbul’da isyan çıkaracak olursa ayanlar, İstanbul’a gelerek isyanı bastıracaklardı.


Önemi:
1) Sened-i İttifak, Osmanlı tarihinde başka örneği olmayan bir belgedir.
2) Osmanlı Devleti ayanların varlıklarını tanıyarak onları hukuki hale getirmiştir.
3) Bu belge, Osmanlı Devleti’nin ayanlara söz geçiremeyecek kadar zayıf duruma düştüğünü göstermektedir.
4) Osmanlı tarihinde ilk defa padişah kendi otoritesi dışında bir güç olarak ayanları kabul etmiştir.


• Alemdar, Nizam-ı Cedit’in yerine Sekban-ı Cedit adlı yeni bir ocak kurdu.
• Yeniçeri Ocağı ıslah edilerek eğitim yapmaları sağlandı.
• Birçok kimsenin geçim kaynağı olan ulufe alım satımı yasaklandı.

Birinci Dünya Savaşı' nın Sebepleri Ve Sonuçları

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NIN SEBEPLERİ

VE SONUÇLARI
ÜÇLÜ İTTİFAK VE İTİLAF:
XIX. yüzyılın sonlarına doğru, Avrupa’nın büyük devletleri arasındaki ilişkileri gerginleştiren ve onları iki ayrı kampa bölen sömürgecilik dışında başka sebeplerde vardı. Bunlar;
Almanya, komşusu Fransa’nın topraklarından Alsace – Loraine(Alsas –Lorain bölgesini 1871 yılında ele geçirmiş, Fransa’da kaybettiği bu toprakları geri almak için fırsat kollamıştı. Bu durum Fransa’nın Almanya’ya karşı, İngiltere’nin yanında yer almasına yol açtı.
Ruslar’ın, balkanlarda uyguladığı Pnislavizm politikası, Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’nun çıkarına ters düşüyordu. Çünkü Rusların, İslavları bir bayrak altında toplama politikası içinde, İslavları barındıran Avusturya – Macaristan İmparatorluğu için büyük bir tehlike oluşturuyordu.Rusya’nın balkanlarda etkili olması Almanya’nın da işine gelmiyordu. Bu nedenle Almanya, Rusya’ya karşı Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’nu destekledi.Bu durum Rusya’nın da İngiltere ve Fransa ‘ya yaklaşmasına neden oldu.
İngiltere ile Rusya, aralarında yapmış olduğu görüşmelerde, Rusya’nın balkanlarda

II. Nebukadnezar, Nebuchadnezzar II, Nebukadnessar II, Nabucco, Buhtunnâsır Kimdir

II. Nebukadnezar, Nebuchadnezzar II, Nebukadnessar II, Nabucco, Buhtunnâsır



Nebukadnezar, Chaldea hanedanından gelen birden fazla Babil kralının adı olup, özellikle tapınaklar, yollar, sulama kanallarının yanı sıra eşinin hatırına Babil'in asma bahçelerini inşa ettirdiği söylenen II. Nebukadnezar, imparatorluğun sınırlarını Suriye'den Mısır'a dek genişletmiş (M.Ö. 605) Kudüs'ü (Yeruşalim, Jerusalem) ele geçirerek (M.Ö. 587) halkını tutsak etmiştir. Başka kaynaklarda Buhtunnâsır olarak da geçmektedir.


T.c. Inkılap Tarihi Ve Atatürkçülük

III. Selim Devri Islahatları (1789-1807)


Açık düşünceli ileri görüşlü ve yenilik taraftarı bir insan olan III.Selim yapılan savaşlarda yeniçerilerin yetersizliğini anlamıştır.
a-III.Selim yaptığı bütün ıslahatlara Nizam-ı Cedit (Yeni düzen) denir. Nizam-ı Cedit aynı zamanda kurulan ocağında adıdır.
b-Bu ocağın masraflarını karşılamak üzere İrad-ı Cedit adında bir hazine kuruldu.
c-Ocağın eğitimi için Fransa’dan subaylar getirildi. Selimiye kışlası kuruldu.
d-Dış siyasete önem verildi. Sürekli büyükelçilikler açıldı.
e-Yabancı dil öğrenimine ve kültür hareketlerine önem verildi.
üIslahatları bazı çevrelerce iyi karşılanmayan III.Selim, Kabakçı Mustafa İsyanı sonunda tahttan indirildi. (1807) IV. Mustafa padişah oldu.

Islahat Hareketleri



II.Mahmut Devri Islahatları


Alemdar Mustafa Paşa, Anadolu ve Rumeli’de devlet aleyhine güç ve saygınlık kazanan Ayanları İstanbul’a çağırarak 1808’te Senedi İttifak sözleşmesini imzalamıştır. Bu senet uygulanamamıştır.
Asker alanda Nizam-ı Cedit yerine Sekban-ı Cedit ordusunu kurdu.
II.Mahmut Eşkinci Ocağını kurdu. Yine yeniçeriler isyan edince halkın ve ulema sınıfının da desteğiyle yayınlanan bir hattı hümayunla tüm ülkede Yeniçeri Ocağını kaldırdı (1926).

Dönemin ıslahatları:
1-Asakir-i Mansure-i Muhammediye adında yeni bir ordu kurdu.
2-Sadece Deniz Mühendishanesi mezunlarının kaptan olması kararlaştırıldı.
3-Divan örgütü kaldırılarak bakanlıklar kuruldu.
4-Müsadere sistemi kaldırıldı.
5-Posta ve karantina örgütü kuruldu.
6-Askeri amaçlı ilk nüfus sayımı yapıldı.
7-Memurlar için kıyafet zorunluluğu getirildi.
8-Padişah portreleri devlet dairelerine asılmaya başlandı.
9-Medreselerin yanında çağdaş eğitim veren okullar açıldı. İlköğretim zorunlu oldu. Rüştüye (ortaokul) gibi orta dereceli okullar açıldı.
10-Memur yetiştirmek amacıyla Mekteb-i Maarif-i Adliye, Harp okulu, Tıp okulu gibi okullar açıldı.
11-1821’de Tercüme odası adı ile ilk yabancı dil okulu açıldı.
12-Eğitim amacıyla Avrupa’ya ilk kez öğrenci gönderildi.
13-İlk resmi gazete Takvim-i Vakayi çıkarıldı.
14-Çuha fabrikası kurulmaya çalışıldı.
15-II.Mahmut ülkeyi tanımak amacıyla yurt gezisine çıkan ilk padişahtır.




Tanzimat Devri (1839-1876)

Ayasofya - Ayasofya Tarihçe, Yapımı, mimari

Ayasofya
Dünyanin 8.harikalarindan birisi sayilan Ayasofya, Sanat Tarihi ve mimarlik dünyasinin 1 numarali yapisi hüviyetindedir. Bu yasta ve bu ebatta zamanimiza gelebilmis ender eserlerdendir. Orijinal adi Hagia Sofia olan, Türklerin Ayasofya dedikleri yapi yanlis bir sekilde, Saint Sofia olarak bilinir.

Kubbe insaati Roma mimarisi tarafindan gelistirilmistir, Bazilika plani da eski devirlerden beri tatbik edilmekte idi. Yuvarlak yapilarin üzerleri çok büyük ölçüde kubbe ile örtülebilmisti.

Ayasofya bir 6yy. Bizans devri eseri olmakla beraber, ön misali olmayan, sonraki devirlerde de taklit edilmeyen Roma mimari gelenegine li bir “Deneme” dir.
Ayasofya her devirde hazineler dolusu sarflar yapilarak ayakta tutulabilmistir. Türk’lerin sehri 1453 yilinda fethetmeleri, harap durumdaki Ayasofya’nin derhal camiye çevrilerek kurtarilmasina sebep olmustur. Türk mimari Koca Sinan’in 16.yy.da ekledigi payanda duvarlari, 19. yy. ortasinda Mimar Fossati kardeslerin ve 1930’dan itibaren yapilan diger restorasyonlar ve kubbenin demir kusak ile çevrilmesi önemli tamirlerdi. 2000 li yillarin restorasyonlari, mevcut madeni portatif iskele ile daha seri yapilabilecektir. Ayasofya 916 yil bas kilise ve 477 yil cami olarak, ayni tanriya inanan 2 degisik dinin hizmetinde olduktan sonra Atatürk’ün emri ile müze yapilmistir. 1930-1935 yillari arasinda ortaya çikartilip temizlenen bir kisim mozaikler Bizans'in önemli sanat eserleri arasinda yer alirlar.



Ayasofya (Yunanca: Αγιά Σοφιά, tam adı: Ναός τῆς Ἁγίας τοῦ Θεοῦ Σοφίας, Latince: Sancta Sophia ya da Sancta Sapientia),

6 Mart 2011 Pazar

Tükenmez Kalem Nasıl Çalışır

Tükenmez Kalem Nasıl Çalışır

Çoğumuz zannederiz ki, hayatımızın bir parçası olan tükenmez kalem son yılların bir icadıdır. Halbuki tükenmez kalemin ilk modeli 1880 yıllarında ortaya çıkmıştır.

Söyle Nasıl? ‘da bu sefer sizlere bir tükenmez kalemin yapısını ve nasıl çalıştığını anlatmaya çalışacağım. Birazcıkta tarihçesinden bahsetsem fena olmaz değil mi?






NASIL ÇALIŞIR?
Tükenmez kalem mürekkep dolu bir tüp ile (genellikle ince plastik bir tüp) bunun ucuna monte edilmiş bir bilyeden oluşur. Bilye kalemin ucundaki sokete sıkıca oturmuştur. Bilye sadece kağıdın üstüne akacak kadar mürekkebin akmasına izin verir.
Tükenmez kalem kağıt üstünde hareket ettikçe, bilye yuvası içinde döner. Bu dönme ile tüpten aldığı mürekkebi kağıdın üstüne taşır. Böylelikle istediğinizi yazmış olursunuz (veya çizmiş). Tükenmez kalemin mürekkebi, dolmakalem mürekkebinden farklıdır. Daha kıvamlı bir mürekkep olup, boyama gücünü artırıcı, kayganlaştırıcı, koyulaştırıcı ve kurutucu maddelerle takviye edilmiştir.