TONYUKUK ANITI
Batı Cephesi
Bilge Tonyukuk ben kendim Çin ilinde kılındım. Türk milleti Çine tabi idi. Türk milleti hanını bulmayıp Çinden ayrıldı, hanlandı. Hanını bırakıp Çine tekrar teslim oldu. Tanrı şöyle demiştir: Han verdim, hanını bırakıp teslim oldun.
Teslim olduğun için Tanrı ölmüştür. Türk milleti öldü, mahvoldu, yok oldu. Türk Sir milletinin yerinde boy kalmadı.
Ormanda taşta kalmış olanı toplanıp yedi yüz oldu. İki kısmı atlı idi, bir kısmı yaya idi. Yedi yüz kişiyi sev eden büyükleri şad idi. Katıl dedi. Katılanı ben idim. Bilge Tonyukuk.
Kağan mı kılayım, dedim. Düşündüm. Zayıf boğa ve semiz boğa arkada tekme atsa; semiz boğa, zayıf boğa olduğu bilinmezmiş derler diyip, öyle düşündüm. Ondan sonra Tanrı bilgi verdiği için kendim bizzat kağan kıldım.
Bilge Tonyukuk Boyla Baga Tarkan ile beraber İlteriş Kağan olunca güneyde Çini, doğuda Kıtayı, Kuzeyde Oğuzu pek çok öldürdü. Bilicisi, yardımcısı bizzat bendim. Çogayın kuzey yamaçları ile Kara Kumda oturuyorduk.
Güney Cephesi
Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturuyorduk. Milletin boğazı tok idi. Düşmanımız etrafta ocak gibi idi, biz ateş idik.
Öylece oturur iken Oğuzdan casus geldi. Casusun sözü şöyle: Dokuz Oğuz milletinin üzerine kağan oturdu der. Çine doğru Ku'yu, generali göndermiş, sözü şöyle dermiş: Azıcık Türk milleti yürüyormuş; kağanı cesur imiş; müşaviri bilici imiş; o iki kişi var olursa, seni, Çini öldürecek derim; doğuda Kıtayı öldürecek derim; ben,, Oğuzu da öldürecek derim; Çin, güney taraftan hücum et; ben kuzey taraftan hücum edeyim; Türk Sir milleti, yerinde hiç yürümesin; mümkünse hep yok edelim derim.
O sözü işitip gece uyuyacağım gelmedi. Ondan sonra kağanımıza arz ettim. Şöyle arz ettim: Çin, Oğuz, Kıtay bu üçü birleşirse kala kalacağız. Kendi içi dıştan tutulmuş gibiyiz. Yufka olanın delinmesi kolay imiş, ince olanı kırmak kolay. Yufka kalın olsa delinmesi zor imiş. Doğuda Kıtaydan, Güneyde Çinden, batıda batılılardan, Kuzeyde Oğuzdan iki üç bin askerimiz geleceğimiz var mı acaba? Böyle arz ettim. Kağanım benim kendimin. Bilge Tonyukukun arz ettiği maruzatımı işitiverdi. Gönlünce sevk et dedi.
Kök Öngü çiğneyerek Ötügen ormanına doğru sevk ettim. İnek, yük hayvanı ile Toglada Oğuz geldi. Askeri üç bin imiş. Biz iki bin idik. Savaştık. Tanrı lütfetti, dağıttık. Nehire düştü. Dağıttığımız, yolda yine öldü hep.
Ondan sonra Oğuz tamamiyle geldi. Türk milletini Ötügen yerine konmuş diye işitip güneydeki millet, batıdaki, kuzeydeki, doğudaki millet geldi.
İki bin idik. İki ordumuz oldu. Türk milleti kılınalı, Türk kağanı oturalı Şantung şehrine, denize ulaşmış olan yok imiş. Kağanıma arz edip ordu gönderdim. Şantung şehrine, denize ulaştırdım. Yirmi üç şehir zaptetti. Uykusunu burda terk edip, yurtta yatıp kalırdı.
Çin kağanı düşmanımız idi. On Ok kağanı düşmanımız idi. Fazla olarak Kırgızın kuvvetli kağanı düşmanımız oldu. O üç kağan akıl akıla verip Altun ormanı üstünde buluşalım demiş. Şöyle akıl akıla vermişler: Doğuda Türk kağanına karşı ordu sevk edelim. Ona karşı ordu sevk etmezsek, ne zaman bir şey olsa o bizi -Kağanı kahraman imiş, müşaviri bilici imiş- ne zaman bir şey olsa öldürecekti. Her üçümüz buluşup ordu sevk edelim, tamamıyla yok edelim demiş. Türgiş Kağanı şöyle demiş: Benim milletim ordadır demiş. Oğuz yine sıkıntıdadır demiş.
Bu sözü işitip gece yine uyuyacağım gelmiyordu, gündüz yine oturacağım gelmiyordu. O zaman düşündüm. İlk olarak Kırgıza ordu sevk etsek iyi olur dedim. Kögmenin yolu bir imiş. Kapanmış diye işitip, bu yol ile yürürsek uygun olmayacak dedim. Kılavuz aradım. Çöllü az kavminden bir er buldum. İşittim: Az ülkesinin yolu Anı boyunca ......... ........... imiş, bir at yolu imiş, onunla gitmiş. Ona söyleyip, bir atlı gitmiş diye o yolla yürürsek mümkün olacak dedim. Düşündüm, kağanıma
Kuzey Cephesi
Arz ettim. Asker yürüttüm. Attan aşağı dedim. Ak Termişi geçip sırtlattım. At üzerine bindirip karı söktüm. Yukarıya, atı yedeğe alarak, yaya olarak, ağaca tutunarak, çıkarttım. Öndeki er çiğneyiverip, ağaç olan tepeyi aştık. Yuvarlanarak indik. On gecede yandaki engeli dolanıp gittik. Kılavuz yeri şaşırıp boğazlandı. Bunalıp kağan dört nala koşturuver demiş. Anı suyuna vardık. O sudan aşağı gittik. Yemek yemek için attan indirdik. Atı ağaca bağlıyorduk.
Gündüz de gece de dört nala koşturup gittik. Kırgızı uykuda bastık. Uykusunu mızrak ile açtık. Hanı, ordusu toplanmış. Savaştık, mızrakladık. Hanını öldürdük. Kağana Kırgız kavmi teslim oldu, baş eğdi. Geri döndük, Kögmen ormanını dolanıp geldik.
Kırgızdan döndük. Türgiş kağanından casus geldi. Sözü şöyle: Doğuda kağana karşı ordu yürütelim demiş. Yürütmezsek, bizi-kağanı kahraman imiş, müşaviri bilici imiş-ne zaman bir şey olsa bizi öldürecektir demiş. Türgiş kağanı dışarı çıkmış dedi. On Ok milleti eksiksiz dışarı çıkmış der. Çin ordusu var imiş.
O sözü işitip kağanım, ben eve ineyim dedi. Hatun yok olmuştu. Ona yas töreni yaptırayım dedi. Ordu, gidin dedi, Altun ormanında oturun dedi. Ordu başı İnel Kağan, Tarduş şadı gitsin dedi. Bilge Tonyukuka, bana şöyle dedi: Bu orduyu sevk et dedi. Cezayı gönlünce söyle. Ben sana ne söyleyeyim dedi. Gelirse hile toparlanır, gelmezse haberciyi, sözü alarak otur dedi.
Altun ormanında oturduk. Üç casus geldi. Sözü bir: Kağan ordu çıkardı, On Ok ordusu eksiksiz dışarı çıktı der. Yarış ovasında toplanalım demiş.
O sözü işitip, kağana o sözü ilettim. Han tarafından söz dönüp geldi. Oturun diye söylemiş. Keşif kolunu, nöbet işini çok iyi tertip et, baskın yaptırma demiş.
Bögü Kağan bana böyle haber göndermiş. Apa Tarkana gizli haber göndermiş: Bilge Tonyukuk kötüdür, kindardır, şaşırır. Orduyu yürütelim diyecek, kabul etmeyin.
O sözü işitip orduyu yürüttüm. Altun ormanını yol olmaksızın aştık. İrtiş nehrini geçit olmaksızın geçtik. Geceyi gündüze kattık. Bolçuya şafak sökerken ulaştık.
İkinci Taş
Batı Cephesi
Haberci getirdiler. Sözü şöyle: Yarış ovasında yüz bin asker toplandı der. O sözü işitip beyler bütün dönelim, temiz edepli olmak iyidir dedi. Ben şöyle derim, ben Bilge Tonyukuk: Altun ormanını aşarak geldik. İrtiş nehrini geçerek geldik. Geleni cesur dedi duymadı. Tanrı Umay ilahe, mukaddes yersu üzerine çökü verdi her halde. Niye kaçıyoruz? Çok diye niye korkuyoruz?Az diye niye kendimizi hor görelim? Hücum edelim dedim.
Hücum ettik, yağma ettik.
İkinci gün ateş gibi kızıp geldi. Savaştık. Bizden,iki ucu,yarısı kadar fazla idi. Tanrı lütfettigi için, çok diye korkmadık,savaştık. Tarduş şadına kadar kovalayıp dağıttık. Kağanı tuttuk. Yabgusunu, şadını orda öldürdüler. Elli kadar er tuttuk.
O aynı gece halkına haber gönderdik. O sözü işitip On Ok beyleri, milletini hep geldi, baş eğdi. Gelen beylerini, milletini tanzim edip, yığıp -az miktarda millet kaçmıştı -On Ok ordusunu sevk ettim. Biz de Ordu sevk ettik.anıyı geçtik. İnci nehrini geçerek tinsi Oğlu denilen mukaddes Ek dağını aşırdım.
Devamı İçin; buraya tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ders,plan,proje,performans,ödev