GİRİŞ
Daha sonrada bahsedeceğimiz Endüstri Devrimi Batı’nın üretim ve nüfus sorununa getirdiği çözüm olmuş, Batı sonunda deneme yanıma yoluyla dünya egemenliğine giden yolu bulmuş ve bunun sonuncunda da liberalizm, Batı’nın bu arayışlarının çözümünün ideolojik düzeydeki ifadesi olarak ortaya çıkmıştır.
Devletin bulamadığı çözümlere bireyler aracılıyla ulaşılınca, devletin bütün kısıtlamalarına karşı çıkılmış, özel girişim desteklenerek “La issez Faire, La issez Passe” yani “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” temel politikası ortaya çıkmıştır. Bu politikadan anladığımız şey, bırakın yapsın, yani insanlar istediklerini üretsinler, sınır koymayın. Yani bir insan bir malı üretmek istiyorsa ona engel çıkarmayın, bırakın üretsin, o üretimde özgür olsun. Bırakın geçsinden kasıt ise şudur: Bırakın pazar ve piyasalar geçirgen olsun. Örneğin ortaçağ boyunca bir kasabadan çıkmışsınız, malınızı başka bir kasabaya veya kente götürüyosunuz, birçok küçük devlet sınırda, şehre giriş çıkışta, pazarda vergi alıyor. Bütün bu vergiler ağır geldiğinden piyasaların oluşmasını engelliyor. Smith de diğer klasik iktisatçılar gibi bu konuda vergilerin kaldırılmasını, dolasıyla arz ve talebin önünün açılmasını istemiştir. İşte klasik iktisadi düşüncenin temeli budur.
KLASİK İKTİSADİ DÜŞÜNCE
“Klasik İktisat” sözcüğünü ilk olarak kullanan kişi Karl Marx olmuştur. Marx’a göre klasik iktisat Sir William Petty ile İngiltere’de başlar ve Sismondi ile Fransa’da son bulur. Marx’tan sonra “Klasik İktisat” ve “Klasik İktisatçılar” deyimleriyle daha farklı bir şey ifade edilmiştir. Bizim asıl konumuz olan Adam Smith ile John Stuart Mill arasında geçen süre içinde yaşayan bütün İngiliz iktisatçılarına “klasik” denmiştir. Fizyokratların “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ideolojisini sürdüren klasikler, fizyokratlar gibi tam anlamıyla bir okul teşkil etmeseler de genellikle kabul edilen anlamda klasik iktisat ele alındığında “klasik okul” nitelemesi doğrudur.
18. yy’ın sonlarında, başta İngiltere olmak üzere bazı batı Avrupa ülkeleri önemli ekonomik ve politik değişmelere sahne olmuştur. Teknolojik gelişmenin hız kazanması ve yeni tekniklerin sanayie uygulanması, başta İngiltere’de “Sanayi Devrimi” diye anılan dönemi başlatmıştır. Sanayi devrimiyle beraber bir yandan kapitalist girişimci sınıf doğarken, öte yandan tamamen üretim araçları mülkiyetinden yoksun işçi sınıfı doğmuştur. Bu olay önemli iktisadi ve politik değişmelere neden olmuştur. Bunun dışında İngiliz kolonisi olan Kuzey Amerika’da bağımsız bir devletin (A.B.D) kurulması ile merkantilizm önemli bir dayanağını yitirmiştir. Fransız İhtilali ise, Fransa’da hüküm süren eski kurumları ve değerleri tamamen silmiş, fizyokrasinin öncülük ettiği “özgürlük ve bireycilik” iktisadi yaşamın temel felsefesi olmuştur.
Ticari kapitalizm nasıl ki merkantilizmi, tarımın kapitalistleşmesi de fizyokrasiyi doğurmuşsa, İngiltere’de sanayi devrimi de klasik iktisat okulunu doğurmuştur. Fizyokratik teorinin gerisindeki felsefi görüş, klasik iktisadın doğuşuna ortam hazırlamıştır. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ideolojisini bazı noktalar hariç benimseyen klasik okul, özellikle fizyokratların serbest dış ticaret teorisini benimsemiştir. Çünkü İngiltere’de yeni doğan kapitalist-girişimci sınıfın, her türlü ticari sınırlamalar kaldırılarak desteklenmesi, iktisadi özgürlüğün savunulması gerekmektedir. O dönemde devlet otoritesi henüz, imtiyazlı bir sınıf olan asillerden yanadır. Bu nedenle de devlet otoritesini en az düzeye indiren liberal ideoloji savunulmuştur. 19.yy’da İngiltere’de uygulanan bu klasik iktisadi görüş, hemen hemen 50 yıl kadar akademik ve politik çevrelerde tartışmasız kabul görmüştür.
EKONOMİK ÇEVRE
Adam Smith’in hayat hikayesine geçmeden önce, onu hayatını daha iyi anlamamız açısından İngiltere’ye dönmemiz ve ekonomi biliminin bu ülkede 18.yy’ın ikinci yarısındaki durumunu incelemeye almamız gerekir. İngiliz düşünce hayatının bu dönemde ekonomi bilimi alanında yetiştirdiği en büyük düşünür Adam Smith olmuş, Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” isimli eseri 19.yy ekonomik düşünüşünü o kadar çok etkilemiştir ki, adeta kendinden önceki eserleri unutturmuştur.
Adam Smith’in büyük eserini, Ulusların Zenginliği’ni yayınladığı 1776 yılı İngiltere’nin ekonomik hayatında büyük değişikliklerin başladığı bir döneme rastlamaktadır. Bu önemli değişikliklerin en temel nedeni, girişte de bahsettiğimiz gibi bu dönemde ortaya çıkan teknolojik devrimdir.
18.yy’ın ortalarında İngiltere’nin belli başlı endüstrisi yün sanayi idi ve bu sanayi bütün ülke yüzeyinde yayılmış bulunuyordu. Bu işletmeler henüz küçük olup büyük işletmeler haline gelememişlerdi. Kullanılan aletler çıkrık, üreke ve iğ gibi basit el aletleriydi. Başlangıçta yün dokumacılığı el sanatı düzeyinde bulunuyor ve sanatkar yanına birkaç yardımcı işçi alabiliyordu. Fakat zamanla büyük atelyeler ortaya çıkmaya başlayınca işçinin durumu da kötüleşmeye doğru gidiyordu. Çalışma saatleri uzun olmasına karşılık, ücret çok azdı. Atelyenin kapanmasından ve üretimin kısıtlanmasından işsizlik baş gösteriyordu. Kısaca söylersek, makine endüstrisinden önce başlayan ekonomik merkezleşme ile birlikte, 19.yy’ın sosyal sorunları kendini göstermeye başladı.
Dokuma sanayi hakkındaki bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi 1760’a kadar endüstride ortaya çıkan gelişme, alet yapım teknolojisindeki değişiklikten doğmuyor, çalışma hayatının örgütlenmesinden, büyük üretimin başlamasından ileri geliyordu. O zamanlar büyük üretimin itici gücü, genişleyen ve yoğunlaşan ticaret olmuştu. 19.yy’da endüsride ortaya çıkan devrimin nedeni ise teknolojik buluş ve değişikliklerdir. İşte bu teknik devrim, büyük endüstriyi doğurarak, ticaret ve krediyi alabildiğine genişletti. 18.yy’da İngiltere’de ise, genişleyen ticaret ve zenginleşen tüccar, endüstri alanında atelyeler açtı ve bunlar yoluyla endüstride büyük ilerlemeler oldu.
İngiliz ticareti 17.yy ve 18.yy’ın ilk yarısında büyük bir hızla genişledi. Daha 1700 yıllarında İngiltere’nin tek bir sömürgesi yoktu. Fakat 1760’lara gelindiğinde İngiltere’nin büyük bir sömürge imparatorluğuna sahip olduğunu görürüz.
Büyük endüstrinin başladığı ve İngiliz dış ticaretinin hızla genişlediği bir sırada, İngiliz tarımı da büyük üretime geçiyordu. Kendi toprağını ekip-biçen bağımsız köylü sınıfı gittikçe kaybolmaya başladı, 1773’e doğru ise tamamen ortadan kalkmıştı. Devrin ekonomistleri büyük tarımı övüyorlar ve kırların, köylerin boşaltılmasını tehlikeli bulmuyorlardı. Ortaya çıkan bu tarımsal devrim, eski İngiliz köylerini çiftçi-köylülerden boşalttı. Kırsal kesimden göçen bu insanlar yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan büyük endüstri için insan kaynağını oluşturmaya başladı. Birde teknolojik devrimde ilerleme başlayınca İngiliz endüstrisinde gerçek bir devrim başladı. Ve bu devrim diğer ülkelerde yayılınca yeni bir Avrupa ve Amerika doğdu.
Makineleşme ilk defa dokuma ve maden endüstrisinde ortaya çıktı. Bu pahalı ve teknik aletlerle üretim, ev-sanayi durumundaki küçük işletmelerle uzlaşamıyordu. İşte endüstride bu daha ileri teknikler kullanılmaya başlanınca , uygun yerlerde büyük üretim merkezleri doğmaya başladı ve bu da kapitalin önemini gittikçe artırdı. İngiltere, kısa bir zamanda endüstride büyük bir devrim olduğunu gördü. Üretim sınırsız artıyor, büyük girişimler genişliyor ve kitle halinde ihracat yapılıyordu.
Dokuma sanatları içinde ilk önce pamuk endüstrisinde başlayan bu makinalaşma yün endüstrisine de yayıldı. Tekstil endüstrisindeki bu devrimle birlikte, maden sanayiinde de büyük değişiklikler görüldü. 1750’ye doğru Huntsman, dökme çelik imal etti ve ilk modern çelikhaneyi kurdu. Madencilikte bu gelişmeler ortaya çıkınca, üretimdeki makinalaşma daha da hızlandı. Büyük üretim yapan maden atelyeleri kuruldu ve İngiliz demir endüstrisi bütün dünyaya egemen oldu. Adam Smith’in ünlü kitabının yayımlanmasından üç yıl sonra ilk demir köprü, dört yıl sonrada, o zamana kadar düşünülmesi bile delilik sayılan ilk demirden yapılmış vapur yüzdürüldü.
Daha sonra buhar gücünün makinalara uygulanması, teknikteki bu ilerlemelerin bilimsel bir temele dayanma olanağını sağladı. Aslında buhar gücü eskiden beri biliniyordu fakat 17 yy’a kadar üretimde bir işgücü olarak kullanılması denenmemişti.
İlk buhar makineleri tahtadan yapılıyordu. Fakat makine için tahtadan daha dayanıklı bir maddeye ihtiyaç vardı. Bu da ancak demir olabilirdi. Demir endüstrisindeki biraz önce bahsettiğim gelişmeler buna olanak verdi. İşte antikçağdan beri radikal bir değişikliğe uğramadan gelen el-sanatları, gelişen iş bölümü ve büyük üretimle modern fabrika endüstrisi biçimine dönüşüyordu. İlk önce İngiltere’de başlayan bu değişiklikler, yavaş yavaş Avrupa’nın başka ülkelerine ve Amerika’ya yayılınca, dünyanın eski düzeni baştan başa değişti ve yepyeni bir dünya ortaya çıktı.
İşte Adam Smith, ünlü eseri Ulusların Zenginliği’ni düşünürken, bu büyük devrimin daha henüz ilk kıvılcımları görülüyordu. Yani o daha doğum sancıları içindeki bu yeni endüstri dünyasının ekonomik ve toplumsal sonuçlarını görecek gibi değildi fakat gene de bu büyük değişikliklerin onun eseri üzerinde önemli etkileri olmuştur.
Özetle, Adam Smith’in eseri 1776 dönemi İngiltere’sini sergilemektedir. Bunu unutmamak gerekir. Bu tarihte İngiltere’de tarımsal devrim gerçekleşmiş, endüstri devrimi de henüz yeni başlamıştır. İşte bu dönemde Smith, toprak sahiplerine ve işçilere karşı bir yakınlık duymuş, tersine tüccar ve üreticilere karşıysa kuşkuyla bakmıştır. Kısaca, “Ulusların Zenginliği”ni yazdığı yıllarda büyük değişmeler yeni başlamış, endüstri devrimi de daha önemli sonuçlarını ortaya koymamıştı. İşte Adam Smith ülkesinin o dönemdeki koşulları ve Fransa’da oluşmuş olan Fizyokratizmin etkisi ile düşüncelerini ortaya koymuştur.
Eğitim : Ödev / Ders / Proje / Tez / Çizim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ders,plan,proje,performans,ödev