EGE UYGARLIKLAR
1) GİRİT MEDENİYETİ
Bu uygarlığın kurucuları Akdeniz ırkına
bağlı insanlardır. Taş Çağı sırasında adaya gelip yerleştikleri
sanılmaktadır. M.Ö. 3000 yıllarında özellikle Mısır’la ticaretleri
sonunda ilerlemeye başladılar. M.Ö. 2000 yılında ise Girit uygarlığı,
öteki uygarlıklardan üstün bir duruma geldi.
Girit uygarlığına, krallarına verilen Mİ- nos adından dolayı Minos uygarlığı da denir.
Girit uygarlığının siyasî teşkilâtının merkezi Knossos’tu. Taştan yapılmış Knossos sarayında oturan kral, ülkenin tek hâkimiydi.
Tapınakların yalnız kral saraylarında bulunması da hükümdarların aynı zamanda dinî başkan sayıldığını ortaya koyuyor.
Girit halkı ticaretle geçinirdi. Girit’te
yapılan vazolar, yetişen çeşitli ürünler Yunanistan’a, Mısır’a ve diğer
komşu ülkelere satılırdı. Doğu Akdeniz bölgesinde zamanla büyük bir
ticaret ağı kurdukları
anlaşılmaktadır.
Girit uygarlığına Yunanistan’dan gelen Mikenler son vermiştir.
2)MİKEN (AKA) MEDENİYETİ
Mikenler girit uygarlığından sonra kurulan Ege medeniyetlerinden birisidir.
Kuruluş tarihi yaklaşık olarak Milattan Önce 1800′lü yıllardır.
Akalar tarafından kurulmuşlardır.
Akalar Hint Avrupa göçebe topluluklarındandır. Buraya gelişleri ise Yunanistan’ı istila etmeleriyle başlamıştır.
Tarihte savaşçı bir millet olarak geçmektedir.
Miken Uygarlığı Girit adasında bulunan
Girit uygarlığınıda yıkarak bu uygarlığın elindeki tüm güçleride
almışlardır. Bütün o bölgelerdeki deniz hakimiyeti miken uygarlığından
sorulur olmuştur.
Miken korsanlarıda ünlüdür.
Tarihteki Ünlü Troya savaşlarının baş oyuncusuda Miken uygarlığıdır. M.Ö.1150 yılında Troya ile savaşarak ele geçirmişlerdir.
Troya savaşı Homeros’un İlyada destanına geçen önemli bir savaştır.
Miken uygarlığı Dor’lar tarafından M.Ö. 1100 yılları civarında son verilmiştir.
3) YUNAN (GREK) MEDENİYETİ
-MÖ 1200′lerde Yunanistan’a gelen Dorlar, şehir devletleri kurarak bu uygarlığı meydana getirdiler.
-Kurulan şehir devletleri içerisinde en önemlileri Isparta, Atina, Korint, Teba vs gibi şehirlerdir.
-Şehir devletlerinin başında krallar, bunların etrafında da aristokratlar sınıfı meydana geldi.
-MÖ 7 ve 6 yy. Aristokratlar (asiller), kralı devirerek idareyi ele geçirdiler. (Asiller yönetimi)
-Yönetimden memnun olmayan orta sınıflar ilk halde birleşerek Aristokratları iktidardan uzaklaştırdı. Böylece
Tiranlıklar oluştu. Yeni kanunlar yapıldı. Halk bir takım haklar elde etti.
-Halk ve asiller birleşerek diktatörleşen Tiranlığı yıktılar.
-Bunun sonunda halkın katıldığı demokratik meclisler kuruldu.
-(Tiranlıklar ilk defa İyonya’da görülmüştür.
-Ortasınıf (tüccar, sanayici, gemici, sanatkarlar)àticari hayatın canlanması ile meydana geldi.-Kurulan şehir devletleri içerisinde en önemlileri Isparta, Atina, Korint, Teba vs gibi şehirlerdir.
-Şehir devletlerinin başında krallar, bunların etrafında da aristokratlar sınıfı meydana geldi.
-MÖ 7 ve 6 yy. Aristokratlar (asiller), kralı devirerek idareyi ele geçirdiler. (Asiller yönetimi)
-Yönetimden memnun olmayan orta sınıflar ilk halde birleşerek Aristokratları iktidardan uzaklaştırdı. Böylece
Tiranlıklar oluştu. Yeni kanunlar yapıldı. Halk bir takım haklar elde etti.
-Halk ve asiller birleşerek diktatörleşen Tiranlığı yıktılar.
-Bunun sonunda halkın katıldığı demokratik meclisler kuruldu.
-(Tiranlıklar ilk defa İyonya’da görülmüştür.
-Yunanistan da şehir devleti (polisinin) amacı halkın (yurttaşın) mutluluğunu sağlamaktır.
-İlk çağın en demokratik devletleri eski Yunanistan şehir devletleridir.
-Isparta da 3 sınıf :Ispartalılar, Periyekler (dağlardaki Akalar), İlotlar (boyunduruk altındaki halk)
-Atina -üç sınıf- Soylular-küçük toprak sahipleri (köylüler), köleler vardı
-Isparta’yı yaşlılar meclisi, Atina’yı ise Arhonlar (9 kişiden oluşur) yönetiyordu.
-MÖ önce 490 yılında Pers-Yunan savaşlarında maratonda Yunanlılar Pers’leri bozguna uğrattı.
-Atina Isparta rekabeti 27 yıl devam eden Peloponnes savaşlarına neden oldu. Isparta üstün geldi.
-İskender’in Yunanistan’ı ele geçirmesiyle İskender medeniyeti başladı.
YUNANİSTADA FELSEFE
-Sokrat, Eflatun ve Aristo, en ünlü filozoflarıdır.
-Sokrat: insanları doğru yola getirmek için mücadele etmiş, çok düşman kazanmıştır. Yargılanmıştır.
-Eflatun: ideal devlet fikrini savunmuştur. Akedemia adlı ilk üniversitenin kurucusudur.
-Aristo: ilimleri ilk defa tasnif etmiştir. Devlet yönetimiyle ilgili “Politika” adlı eserini yazmıştır.
-Sokrat: insanları doğru yola getirmek için mücadele etmiş, çok düşman kazanmıştır. Yargılanmıştır.
-Eflatun: ideal devlet fikrini savunmuştur. Akedemia adlı ilk üniversitenin kurucusudur.
-Aristo: ilimleri ilk defa tasnif etmiştir. Devlet yönetimiyle ilgili “Politika” adlı eserini yazmıştır.
TARİHÇİLİK
-Herodot: Tarihçilerin babası kabul edilir.
Ünlü Historia adlı eserinde Yunan tarihini yazmıştır. (MÖ 450
yıllarında yaşamıştır).
-Tukudides: Peloponnes (Atina ile Isparta arasındaki) savaşlarını anlatmıştır.
-Ksenofon: Hellenika ve Onbinlerin Ricatı adlı eserlerin sahibidir.
-Tukudides: Peloponnes (Atina ile Isparta arasındaki) savaşlarını anlatmıştır.
-Ksenofon: Hellenika ve Onbinlerin Ricatı adlı eserlerin sahibidir.
TIP
-Hipokrat her hastalığın bir sebebi olduğunu ileri sürmüştür. Günümüzde doktorlar Hipokrat yemini ile göreve başlarlar.
YAZI, DİL ve EDEBİYAT
-Fenike alfabesini kullanmışlardır (MÖ 8. Yy).
-Homeros: İlk destan yazarıdır (MÖ 8. Yy) (Eserleri: İlyada: Truva savaşlarını anlatır; Odessa: Truva savaşlarına katılan İthake Kralının esaretten kaçışını konu edinir).
-Trajedi ve Komedi alanında ünlü isimler yetişti.
-Homeros: İlk destan yazarıdır (MÖ 8. Yy) (Eserleri: İlyada: Truva savaşlarını anlatır; Odessa: Truva savaşlarına katılan İthake Kralının esaretten kaçışını konu edinir).
-Trajedi ve Komedi alanında ünlü isimler yetişti.
YUNAN KOLONİLERİ
-Yunanlılar MÖ 750-550 yıllarında uzak ülkelerde koloniler kurmuşlardır.
-Kolonileri yerleşmek amacıyla kurmuşlardır.
-Kadıköy ve İstanbul Yunan kolonisidir. (İyonyalılar Giresun ve Trabzon’u kurdular)
-Kolonileri yerleşmek amacıyla kurmuşlardır.
-Kadıköy ve İstanbul Yunan kolonisidir. (İyonyalılar Giresun ve Trabzon’u kurdular)
DİN
-Çok tanrılı dinleri vardır. Dini inanışlarının kaynağı Anadolu, Mezopotamya ve Girit’tir.
-Tanrılarını ölümsüz, insanlar gibi düşünmüşlerdir.
-Tanrılar evlenirler, savaşırlar, yerler ve içerlerdi. Yunan mitolojisi bu konuları işler.
-Tanrılar, Olimpus’da, tanrı Zeus’un çevresinde toplanmışlardır.
-Yunanlıların dini inanışları fikri gelişmeyi engellemez. Hayatta fedakârlık gerektirmez.
-Yunanlılar, Tanrıların gazabından korunmak için müzik, eğlence, spor ve şiir yarışları düzenlerler. (Günümüzdeki olimpiyatlar bu şekilde doğmuştur)
-Rahipler: Dini hizmetleri yerine getirmekle görevli memurlar sayılırlardı.
-Tanrılarını ölümsüz, insanlar gibi düşünmüşlerdir.
-Tanrılar evlenirler, savaşırlar, yerler ve içerlerdi. Yunan mitolojisi bu konuları işler.
-Tanrılar, Olimpus’da, tanrı Zeus’un çevresinde toplanmışlardır.
-Yunanlıların dini inanışları fikri gelişmeyi engellemez. Hayatta fedakârlık gerektirmez.
-Yunanlılar, Tanrıların gazabından korunmak için müzik, eğlence, spor ve şiir yarışları düzenlerler. (Günümüzdeki olimpiyatlar bu şekilde doğmuştur)
-Rahipler: Dini hizmetleri yerine getirmekle görevli memurlar sayılırlardı.
SOSYAL ve İKTİSADİ HAYAT
-Halk: Soylular (aristokratlar: büyük
toprak sahipleri), tüccar ve sanayiciler, küçük toprak sahipleri
(köylüler) ve köleler olmak üzere 4 sosyal sınıfa ayrılırdı.
-Köylüler: Gelirlerinin bir kısmını aristokratlara verirlerdi. Geçinemeyince borçlanırlar, borçlarını ödeyemeyince de topraklarını ve özgürlüklerini kaybederlerdi.
-Tüccar ve sanayiciler: Koloniler sayesinde zenginleştiler (orta sınıf)
-Köleler: Hiçbir hakkı yoktu.
-Köylüler: Gelirlerinin bir kısmını aristokratlara verirlerdi. Geçinemeyince borçlanırlar, borçlarını ödeyemeyince de topraklarını ve özgürlüklerini kaybederlerdi.
-Tüccar ve sanayiciler: Koloniler sayesinde zenginleştiler (orta sınıf)
-Köleler: Hiçbir hakkı yoktu.
ORDU
-Kölelerin ayaklanmasından çekinen şehir devletleri, güçlü birer ordu bulundurmuşlardır.
-Isparta: En güçlü kara ordusuna sahipti. Krallığı devam ettiren tek şehirdir.
-Atina: Güçlü deniz ordusuna sahipti. Arhonlar yönetiminde demokrasiye geçmiştir.
-Isparta: En güçlü kara ordusuna sahipti. Krallığı devam ettiren tek şehirdir.
-Atina: Güçlü deniz ordusuna sahipti. Arhonlar yönetiminde demokrasiye geçmiştir.
HUKUK
-Yunan kanunları ağır cezalar ihtiva etmekteydi.
-Sınıf mücadelesi sırasında aristokratların haklarını korumak için yapmışlardır.
-Drakon: Soyluların haklarını korumak için şiddete dayalı kanunlar yapmıştır.
-Solon: Yaptığı kanunlarla köylülerin borçlarını sildi. Halkı gelirine göre 4 sosyal sınıfa ayırdı. Köleliği kaldırdı.
-Psistratos: Yaptığı kanunlarla orta sınıfı güçlendirdi. Tarım, ticaret ve sanayi gelişti.
-Klistenes: Yaptığı kanunlarla Atina’ya demokrasiyi getirdi. Sınıf farkını kaldırdı. Demokrasiyi uyguladı. (seçim sistemi, meclis)
-Demokrasiye karşı olanları tehlikeli insanlar ilan etti.
-Sınıf mücadelesi sırasında aristokratların haklarını korumak için yapmışlardır.
-Drakon: Soyluların haklarını korumak için şiddete dayalı kanunlar yapmıştır.
-Solon: Yaptığı kanunlarla köylülerin borçlarını sildi. Halkı gelirine göre 4 sosyal sınıfa ayırdı. Köleliği kaldırdı.
-Psistratos: Yaptığı kanunlarla orta sınıfı güçlendirdi. Tarım, ticaret ve sanayi gelişti.
-Klistenes: Yaptığı kanunlarla Atina’ya demokrasiyi getirdi. Sınıf farkını kaldırdı. Demokrasiyi uyguladı. (seçim sistemi, meclis)
-Demokrasiye karşı olanları tehlikeli insanlar ilan etti.
EKONOMİ
-Tarıma elverişli toprakların azlığından halk geçimini zeytin, balıkçılık, hayvancılık ve ticaret ile sağlıyordu.
4) İSKENDER İMPARATORLUĞU (MÖ. 7.YY-323)
Babil
Büyük İskender veya III. Aleksanderİskender Rumiİskender Yunani (Yunanca (Megas Aleksandros)) Makedonyalı İskender olarak da bilinir (20 Temmuz M.Ö. 356 Pella Makedonya – 10 Haziran M.Ö. 323 Babil) M.Ö. 336 – M.Ö. 323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri. Makedonya kralı II. Filip’in oğlu.
Büyük İskender veya III. Aleksanderİskender Rumiİskender Yunani (Yunanca (Megas Aleksandros)) Makedonyalı İskender olarak da bilinir (20 Temmuz M.Ö. 356 Pella Makedonya – 10 Haziran M.Ö. 323 Babil) M.Ö. 336 – M.Ö. 323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri. Makedonya kralı II. Filip’in oğlu.
Pers İmparatorluğu’nu yıkarak
Yunanistan’dan Hindistan’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş
Eski Yunan uygarlığının Doğu’ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi
bir kahramana dönüşmüştür.
Gençliği ve tahta geçişi
II. Filip ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos’un kızı Olimpias’ın oğlu olan İskender 13-16 yaşlarında Aristo’dan aldığı derslerin etkisiyle felsefe tıp ve bilime ilgi duydu. Babası II. Filip’in Bizans’a (İstanbul) saldırdığı M.Ö. 340′ta Makedonya’yı yönetti ve bir Trak kabilesini yendi iki yıl sonra II. Filip’in Yunanlılara karşı kazandığı Kaironeya Çarpışması’nda ordunun sol kanadına komuta etti.
II. Filip ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos’un kızı Olimpias’ın oğlu olan İskender 13-16 yaşlarında Aristo’dan aldığı derslerin etkisiyle felsefe tıp ve bilime ilgi duydu. Babası II. Filip’in Bizans’a (İstanbul) saldırdığı M.Ö. 340′ta Makedonya’yı yönetti ve bir Trak kabilesini yendi iki yıl sonra II. Filip’in Yunanlılara karşı kazandığı Kaironeya Çarpışması’nda ordunun sol kanadına komuta etti.
II. Filip’in öldürülmesinin (M.Ö. 336)
ardından komutanlarca kral ilan edildi. Öncelikle bütün olası hasım ve
rakiplerini öldürttü. Babasının sağlığında Asya seferini gerçekleştirmek
üzere oluşturulan Korintos’taki Helen Birliği sinhedrion’da (meclis) bu
birliğin hegemonu ve başkomutanı seçildi. Delphoi üzerinden
Makedonya’ya dönerken M.Ö. 335 ilkbaharında Trakya’ya girdi. Şipka
Geçidini aşarak Triballileri (Triballoi) ezdikten sonra Tuna’nın öbür
yakasına geçerek Getaları dağıttı. Ardından batıya dönerek Makedonya’yı
istila etmiş olan Hiryalıları yendi.
Bu sırada öldüğüne ilişkin söylentiler
üzerine Atina’da ayaklanma patlak verdi. Bu ayaklanmanın ardında hem
yeni Pers kralı III. Dara’nın mali desteği hem de Demostenes’in çabaları
yatıyordu. Askerlerini Günde 30 km gibi o çağa göre çok yüksek bir
hızla ilerleterek Yunanistan’a giren İskender tapınaklar ve şair
Pindaros’un evi dışında bütün Teb’i yerle bir etti. Yaklaşık 6 bin
kişinin öldürüldüğü sağ kalanların köle olarak satıldığı bu sindirme
hareketi sonunda bütün Yunan Devletleri Makedonya üstünlüğüne boyun
eğdi.
Asya’nın fethi
Büyük İskender’in Pers hükümdarı III. Dara ile savaşmasını gösteren temsili resimTahta çıkışından beri Pers İmparatorluğu’nu ele geçirmeyi tasarlayan Büyük İskender II. Filip’in kurduğu orduyu beslemek ve 500 talente ulaşan borçları ödemek için gerekli kaynakları bulma düşüncesiyle hemen sefer hazırlıklarına girişti. Kral naibi olarak yönetimi Sibon’lu Antipatros’a bıraktıktan sonra M.Ö. 334 ilkbaharında toplam 30 bin piyade ve 5 binin üzerinde süvariden oluşan ordusuyla yola çıktı. Bu ordunun içinde 14 bin Makedonyalı ve Helen Birliği’ne bağlı 7 bin Asker yer alıyordu. Silah ve güç dağılımı açısından çok iyi düzenlenen orduya Mühendis mimar bilim adamı saray görevlisi ve tarihçiler de eşlik ediyordu.
Büyük İskender’in Pers hükümdarı III. Dara ile savaşmasını gösteren temsili resimTahta çıkışından beri Pers İmparatorluğu’nu ele geçirmeyi tasarlayan Büyük İskender II. Filip’in kurduğu orduyu beslemek ve 500 talente ulaşan borçları ödemek için gerekli kaynakları bulma düşüncesiyle hemen sefer hazırlıklarına girişti. Kral naibi olarak yönetimi Sibon’lu Antipatros’a bıraktıktan sonra M.Ö. 334 ilkbaharında toplam 30 bin piyade ve 5 binin üzerinde süvariden oluşan ordusuyla yola çıktı. Bu ordunun içinde 14 bin Makedonyalı ve Helen Birliği’ne bağlı 7 bin Asker yer alıyordu. Silah ve güç dağılımı açısından çok iyi düzenlenen orduya Mühendis mimar bilim adamı saray görevlisi ve tarihçiler de eşlik ediyordu.
Homeros’tan aldığı esinle önce İlion’u (
Troya) ziyaret ederek Akhilleus’un mezarına çelenk koyan İskender Pers
ordularıyla ilk kez Granikos Çarpışması’nda karşı karşıya geldi. Bu
çarpışmada elde ettiği zafer ona Batı Anadolu’nun kapılanın açtı.
Yunanistan’da izlediği politikanın tersine tiranları sürerek
demokrasilerin kurulmasına ön Ayak oldu. Ama kentleri fiilen kendisine
bağlama yoluna gitti. Karya’daki Miletos (Milet) ve Halikarnassos (
Bodrum) kentlerinin direnişini kırarak yöneticilerini teslim olmaya
zorladı.
M.Ö. 334-333 kışında Batı Anadolu’nun
fethini tamamladıktan sonra M.Ö. 333 ilkbaharında Akdeniz kıyı yolunu
izleyerek Perge’ye ulaştı. Söylenceye göre Frigya’dan geçerken Asya’ya
hükmedecek kişinin çözebileceğine inanılan Gordion düğümünü kesti.
Gordion’dan Ankira’ya (Ankara) yöneldi oradan da Kapadokya ve Kilikya
Kapıları (Kilikiai pilai; bugün Gülek Boğazı) üzerinden güneye indi.
Miryandros (bugün İskenderun yakınında) dolayında kamp kurduğunda Pers
hükümdarı III. Dara da Pinaros Çayı (bugün Deliçay) kıyısında savaş
düzeni almış bulunuyordu. Bu karşılaşmayı izleyen İssos Çarpışması (M.Ö.
333 sonbaharı) sonunda Dara kesin bir yenilgiye uğradı ve ailesini
savaş alanında bırakarak kaçtı.
Büyük İskender aslanla savaşırkenİskender
bu zaferden sonra Suriye ve Fenike’ye doğru ilerledi. Amacı Fenike
kıyılarını fethederek Pers donanmasını üssüz bırakmak ve
etkisizleştirmekti. Dareios’ Un barış önerisine karşı kendisini Asya’nın
efendisi olarak tanımasını ve koşulsuz teslim olmasını istedi.
Başlangıçta Pers kentlerini kolayca ele geçirmesine karşın Tiros (bugün
Sur) önünde sert bir direnişle karşılaştı. Uyguladığı bütün kuşatma
taktiklerine karşın bu müstahkem Ada kenti yedi Ay boyunca başarıyla
saldırılara karşı koydu. Kuşatma sürerken Dara ailesi için fidye olarak
10 bin talent ödemeyi ve Fırat Irmağının batısında kalan topraklan
bırakmayı önerdi. Bu olayla ilgili olarak İskenderun komutanı
Parmenion’un “İskender’in yerinde olsam kabul ederdim” dediği buna
karşılık İskender’in de “Parmenion olsaydım ben de kabul ederdim”
biçiminde bir karşılık verdiği anlatılır.
Tiros şiddetli saldırılara daha fazla
direnemeyerek M.Ö. Temmuz 332′de düştü. İskender’in en büyük askeri
başarısı sayılan bu harekâta geniş çaplı bir yağma da eşlik etti. Kentin
bütün erkekleri öldürüldü kadın ve çocukları da köle olarak satıldı.
Suriye’yi Parmanion’a bırakarak güneye ilerleyen İskender Gaza’da
(Gazze) iki ay süren direnişe son verdikten sonra İÖ Kasım 332′de
Mısır’a girdi ve halk tarafından kurtarıcı olarak karşılandı. Memphis’te
(Memfis) kutsal Apis’e kurbanlar keserek firavunların geleneksel çifte
tacını giydi.
Kışı Mısır’da yönetimi düzenlemekle
geçirdi. Mısırlı yöneticiler atamakla birlikte orduyu Makedonyalıların
komutasında tuttu. Günümüzde İskenderiye olarak anılan Aleksandreya
kentini kurdurdu. Bazı kaynaklara göre Nil’in taşmasının nedenlerini
araştırmak üzere bir keşif grubunu görevlendirdi. Siva’da ünlü bir
kahinin İskender’in Zeus’un oğlu olduğunu ilan etmesi ve Amon
Tapınağında Tanrı Amon ile görüştüğü yolundaki söylentiler onun halkın
gözündeki tanrısallığını bir kat daha arttırmıştı. Mısır’ın fethiyle
Doğu Akdeniz’de kesin denetimi sağlayan İskender M.Ö. 331 ilkbaharında
Tiros’a döndü.
Büyük İskender anıtı SelanikSuriye’ye
Makedonyalı bir satrap atadıktan sonra Mezopotamya’ya ilerledi ve
temmuzda Fırat kıyısındaki Tapsakos’a vardı. Ninive’yle Arbela (Erbil)
arasındaki Gaugamela Ovasında Dara’yla yeniden karşı karşıya geldi ve
onu bir kez daha yenerek kaçmaya zorladı (bak. Gaugamela Savaşı). Güneye
inerek Babil’i aldı ve Mazayos adında bir Persi satrap olarak atadı.
Ardından Susa’ya girdi ve Zagros Dağlarını aşarak İran içlerine yöneldi.
Persepolis’te I. Kserkses’in sarayını törenle yaktı. Kserkses’in
Yunanistan’da yaptıklarına karşı bir misilleme olan bu hareketle
aynı zamanda ”öç seferi”nin sona erdiğini gösterdi.
M.Ö. 330 ilkbaharında Media’ya girerek
başkent Ekbatana’yı aldıktan sonra Yunanlı askerlerin geri dönmesine
izin verdi. Pers topraklarını içine alan yeni bir imparatorluk kurmayı
ve “Asya’nın efendisi” olmayı amaçlayan İskender daha doğudaki
toprakları ele geçirmeye yönelik yeni bir sefer başlattı. Kısa sürede
yerel satraplara boyun eğdirerek Hazar kıyılarına oradan da Afganistan
içlerine ulaştı. Bu fetihler sırasında Makedonyalı ve Pers bileşimine
dayalı yeni bir yönetim sistemi oluşturduğundan eski komutanlarıyla
baş-gösteren anlaşmazlıklar giderek derinleşti.
Kendisine suikast girişimiyle suçladığı
Parmenion’la oğlunu ortadan kaldırarak ordusunu yeni baştan düzenledi.
M.Ö. 330-329 kışında Helmand Irmağını izleyerek kuzeye doğru ilerledi.
Bu sırada Baktriane satrabı Bessus’un genel bir ayaklanma başlatması
üzerine Hindukuş Dağlarını aşarak karışıklıklara son verdi. Bu harekâtı
yürütürken Siriderya’ ya kadar ilerledi ve burada İskitlerin sert
direnişiyle karşılaştı. Başka göçebe halkların da ayaklanmasıyla büyük
güçlükler çıkaran bu direnişi ancak M.Ö. 328 sonbaharında bastırabildi.
Davranışlarıyla giderek bir Doğu despotuna
dönüşen İskender Pers hükümdarları gibi giyinmeye ve proskinesis
(hükümdar karşısında yere kapanarak selamlama) uygulaması gibi Pers
geleneklerini benimsemeye başladı. Bu arada Baktriane prenseslerinden
Roksana’yla evlendi. Kendini tanrılaştırmaya giriştiyse de
Makedonyalılar ve Yunanlılarca alaya alınınca bundan vazgeçmek zorunda
kaldı. Bir komploya karıştığı gerekçesiyle tarihçi Kallisthenes’i hapse
attırması bilgin ve filozoflar arasındaki desteğini yitirmesine neden
oldu.
Hindistan’ın fethi
Büyük İskender’in Hindistan’ı fethini canlandıran temsili resimEle geçirdiği ülke halklarından yeni askerler toplayarak engebeli arazide savaşma yeteneğine sahip yeni bir ordu oluşturan İskender M.Ö. 327 yazında Hindistan üzerine yürümek amacıyla Baktriane’den ayrıldı. Daha hafif silahlar kullanan piyade birliklerinin yanı sıra ok ve mızrak kullanan süvari birliklerinin yer aldığı bu ordunun asıl savaşçı gücü 35 bin askerden oluşuyordu. Plutarkhos’un bu ordu için verdiği 120 bin rakamının yedek kuvvetleri katır ve deve sürücüleriniSağlık görevlilerini seyyar satıcıları askerleri eğlendirmekle görevli gösteri gruplarını kadın ve çocukları da kapsadığı sanılmaktadır.
Büyük İskender’in Hindistan’ı fethini canlandıran temsili resimEle geçirdiği ülke halklarından yeni askerler toplayarak engebeli arazide savaşma yeteneğine sahip yeni bir ordu oluşturan İskender M.Ö. 327 yazında Hindistan üzerine yürümek amacıyla Baktriane’den ayrıldı. Daha hafif silahlar kullanan piyade birliklerinin yanı sıra ok ve mızrak kullanan süvari birliklerinin yer aldığı bu ordunun asıl savaşçı gücü 35 bin askerden oluşuyordu. Plutarkhos’un bu ordu için verdiği 120 bin rakamının yedek kuvvetleri katır ve deve sürücüleriniSağlık görevlilerini seyyar satıcıları askerleri eğlendirmekle görevli gösteri gruplarını kadın ve çocukları da kapsadığı sanılmaktadır.
Hindukuş Dağlarını ikinci kez geçen
İskender M.Ö. 326 baharında İndus Irmağı yakınındaki Taksila’ya (bugün
Takshaşila) girdi. Hydaspes (bugün Cihelum) ile Akesines (bugün Çenab)
ırmakları arasındaki bölgenin hükümdarı Poros’u Hidaspes Çarpışması’nda
yenilgiye uğrattı. Başarısını kutlamak üzere Aleksandreia Nikaia kentini
ayrıca burada ölen atı Boukefalos’un adını verdiği Bukefala
(Boukephalia) kentini kurdu. Asya’nın doğusuna doğru yoluna devam etmek
için Hifasis (Beas) Irmağına kadar gitmesine karşın ordusunun ayaklanmak
üzere olduğunu görerek geri dönmeye karar verdi.
Hidaspes Irmağı kıyısında 800-1.000 gemiden
oluşan bir donanma kurduktan sonra bazı birlikleri karadan yürüterek
İndus Irmağı boyunca Hint Okyanusuna kadar ilerledi. Bu arada Hydroates
(Ravi) Irmağı yakınlarında Mallilerle girişilen çarpışmada ağır biçimde
yaralandı. M.Ö. Ağustos 325′te İndus Deltasının ağzındaki Patala’ya
vardı; burada bir liman ve tersane yaptırdı. Dönüş yolculuğu için
ordusunun bir bölümü Nearkhos’un komutasındaki gemilerle İÖ Eylül 325′te
denize açılırken kendisi de kıyıyı izleyerek yiyecek sıkıntısı içinde
ve çok zor koşullarda Gedrpsia’yı (bugün Belucistan) geçti. Bu arada
Hindistan seferi hazırlıklarına basladı.
İmparatorluğun güçlendirilmesi
Büyük İskender adına basılmış madeni paraDaha Hindistan seferine başlamadan yönetimde kanlı temizlik hareketlerini başlatan İskender yokluğu sırasında da bu politikayı sürdürerek satraplarından üçte birini değiştirmiş altısını öldürtmüştü. MÖ 324 ilkbaharında Susa’ya vardığında hazine görevlisi Harpalos’un 6 bin paralı asker ve 5 bin talentle Yunanistan’a kaçtığını öğrendi (Harpalos daha sonra Girit’te öldürüldü). Makedonyalılarla Persleri kaynaştırma politikasına daha çok ağırlık verdiği bu dönemde Dareios’un kızı Barsine’yle (Stateira olarak da bilinir) evlendi ve komutanlarıyla askerlerini de aynı yolu izlemeye özendirdi. Ama Perslerin ordu ve yönetimde giderek eşit bir konuma yükselmesi Makedonyalıların tepkisini çekmeye başladı.
Büyük İskender adına basılmış madeni paraDaha Hindistan seferine başlamadan yönetimde kanlı temizlik hareketlerini başlatan İskender yokluğu sırasında da bu politikayı sürdürerek satraplarından üçte birini değiştirmiş altısını öldürtmüştü. MÖ 324 ilkbaharında Susa’ya vardığında hazine görevlisi Harpalos’un 6 bin paralı asker ve 5 bin talentle Yunanistan’a kaçtığını öğrendi (Harpalos daha sonra Girit’te öldürüldü). Makedonyalılarla Persleri kaynaştırma politikasına daha çok ağırlık verdiği bu dönemde Dareios’un kızı Barsine’yle (Stateira olarak da bilinir) evlendi ve komutanlarıyla askerlerini de aynı yolu izlemeye özendirdi. Ama Perslerin ordu ve yönetimde giderek eşit bir konuma yükselmesi Makedonyalıların tepkisini çekmeye başladı.
Makedonya’da askeri eğitim gören 30 bin
Persli gencin dönüşü Baktriane Sogdiana ve Arakhosia gibi Doğu
ülkelerinden gelenlerin süvari birliğine ayrıca Pers soylularının
kraliyet muhafız birliğine alınmaları bu hoşnutsuzluğu daha da artırdı.
İskender’in Makedonyalı eski askerleri ülkeye geri göndermeye karar
vermesi imparatorluğun güç ve yönetim merkezini Asya’ya kaydırmaya
yönelik bir girişim olarak değerlendirildi. M.Ö. 324′te Gpis’te çıkan
ayaklanmaya kraliyet muhafızları dışında bütün ordu katıldı. Bunun
üzerine İskender bütün orduyu dağıtarak Perslerden yeni bir ordu kurdu
ve ayaklanmanın sona ermesinden sonra 10 bin eski askeri armağanlarla
yurda gönderdi.
Ölümü
İskender’in İmparatorluğuKendisine tanrısal onurlar yakıştıran ve bunu Yunan kentlerine zorla kabul ettiren İskender MÖ 324 kışında Luristan’da yerel halka yönelik sert bir sindirme hareketine girişti. İlkbaharda Babil’e geçerek bir bölümü uzak ülkelerden gelen elçileri kabul etti. Bu arada Hindistan’la deniz bağlantısını sağlamak için Arabistan kıyılarına yönelik bir sefer için hazırlıklara başladı. Ayrıca Hazar Denizi’nin ötesine bir keşif birliği gönderdi. Babil’de sulama kanalları yaptırmayı ve İran Körfezi kıyılarında yeni kentler kurmayı planladığı bir sırada uzun bir içkili eğlencenin ardından hastalandı ve on Gün sonra daha 33 yaşındayken öldü. Cenazesi önce Memfis’e oradan İskenderiye’ye götürüldü ve burada Altın bir tabuta kondu.
İskender’in İmparatorluğuKendisine tanrısal onurlar yakıştıran ve bunu Yunan kentlerine zorla kabul ettiren İskender MÖ 324 kışında Luristan’da yerel halka yönelik sert bir sindirme hareketine girişti. İlkbaharda Babil’e geçerek bir bölümü uzak ülkelerden gelen elçileri kabul etti. Bu arada Hindistan’la deniz bağlantısını sağlamak için Arabistan kıyılarına yönelik bir sefer için hazırlıklara başladı. Ayrıca Hazar Denizi’nin ötesine bir keşif birliği gönderdi. Babil’de sulama kanalları yaptırmayı ve İran Körfezi kıyılarında yeni kentler kurmayı planladığı bir sırada uzun bir içkili eğlencenin ardından hastalandı ve on Gün sonra daha 33 yaşındayken öldü. Cenazesi önce Memfis’e oradan İskenderiye’ye götürüldü ve burada Altın bir tabuta kondu.
İskenderin ölümünden sonra imparatorluk 4
parçaya ayrıldı. Cassander Yunanistan’a Creatus ve Antigonos Batı
Asya’ya Seleukos Doğuya Ptolemy ise Mısır’a hükümdar oldular. Cassander
güce olan tutkusunu kısa zamanda göstererek 7 yıl sonra İskender’in
annesi Olimpias’ı idam ettirdi. 12. yılın sonunda ise İskenderin karısı
Roksana ve imparatorluğun gerçek varisi olan oğlunu zehirlettirdiğinde
ise artık İskenderin soyunu tamamen kurutmayı başarmıştı.
Değerlendirme Genç yaşta ölmesine karşın 12
yıl 8 ay süren hükümdarlık dönemine büyük çaplı seferleri sığdıran
İskender’in kurduğu geniş imparatorluk temelde Perslerden kalma yönetim
sistemine dayanıyordu. Bununla birlikte yerel satraplara bağlı olmayan
tahsildarlardan oluşan merkezî bir vergi toplama mekanizması kurarak
yeni bir mali sistemin temelini attığı bilinmektedir. Görevlilerin
yolsuzlukları ve yiyiciliği nedeniyle bu sistemi iyi işletememekle
birlikte sikke çıkarma hakkını tekeline alarak ve Pers hazinelerinde
birikmiş Gümüş ve altını para biçiminde piyasaya sürerek bütün Önasya’da
ve Akdeniz’de ticaret ve para ekonomisini geliştirdiği söylenebilir.
Öte yandan İskender’in yeni kentler kurması
(Plutarkhos bu kentlerin sayısının 70′in üzerinde olduğunu söyler)
Yunan yayılmasında yeni bir dönem açtı. Askeri birer üs olarak kurulan
ama zamanla birer kültür ve ticaret merkezine dönüşen bu kentler Eski
Yunan etkisinin Hindistan’a kadar yayılmasında önemli rol oynadı. Bu
arada Pers-Makedonya karışımıyla yeni bir ırk yaratma girişimi sonuçsuz
kaldıysa da Yunan kültürüne yatkın ama Doğu’ya özgü yeni bir soylu
sınıfı ortaya çıktı.
Kendisini ve askerlerini en güç işlere
yöneltmeyi başaran güçlü bir irade ve yetenekle esnek bir düşünce
yapısını birleştiren İskender koşullar gerektirdiğinde geri çekilmeyi ve
değişiklikler yapmayı bilen bir kişiydi. Düş gücü ve romantizmi
kendisini Herakles Akilleus ve Diyonizos gibi kahramanlarla
özdeşleştirmesine yol açacak ölçüde güçlüydü. Çabuk öfkelenme
acımasızlık ve inatçılık gibi özellikleri uzun seferlerde daha çok
ortaya çıkıyordu. Güvenmediği kişileri hiç sorgulamadan öldürmekten
çekinmemesine karşın adamları onun peşinden gidiyor ona bağlı kalıyor ve
güçlüklere katlanıyordu.
Dünyanın en büyük askeri dehaları arasında
sayılan İskender değişik kuvvetleri bir arada kullanmada ve düşmanın
yeni savaş biçimlerine yeni taktiklerle karşı koymada son derece
ustaydı. Yaratıcılığıyla savaşın sonucunu belirleyecek fırsatları
değerlendirmeyi çok iyi bilirdi.
değerlendirmeyi çok iyi bilirdi.
İskender’in kısa süren
hükümdarlığı Avrupa ve Asya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası
sayılır. Seferleri ve bilimsel araştırmalara merakı coğrafya ve doğa
tarihi gibi konulardaki bilgilerin gelişmesine katkıda bulunmuş ayrıca
büyük uygarlık merkezlerinin geliştirdiği bilgi birikiminin ortak bir
potada kaynaşmasına zemin hazırlamıştır. Siyasal açıdan olmasa bile
ekonomik ve kültürel açıdan Cebelitarık’tan Pencap’a uzanan ticarete ve
toplumsal ilişkilere açık bir imparatorluk kurduğu ve ortak
sayılabilecek bir uygarlığa ve bir lingua franca{*) olarak Yunan Koine
lehçesine dayalı yeni bir dünya meydana getirdiği söylenebilir.
Sonuçta İskender kendisinin Herakles’in
soyundan geldiğini benimsemesi ve kendisini tanrısallaştırması onun
halkın gözündeki büyüklüğünü ifade etmekteydi. Temsil edilen
figürlerinde bile kendisini Amon gibi koç boynuzu ile Herakles gibi
Aslan başlı postuyla göstermektedir.
5) HELEN UYGARLIĞI
Makedonya kralı Büyük İskender, M.Ö. IV. yy.’da Doğu’ya bir sefer yaptı.
Bu sefer sonunda Hellenizm Uygarlığı doğdu.
Helen Medeniyeti’ne ait en önemli kültür merkezleri İskenderiye ve Antakya’dır.
Helen Medeniyeti’nde daha çok pozitif bilimlerde ilerleme görülmüştür.
Helen Medeniyeti’nden günümüze kalan en önemli sanat eserleri, Zeus sunağı ve İskender Lahiti’dir.
-II. Filip Helen birliğini kurdu. Ölünce yerine oğlu İskender geçti.Helen Medeniyeti’ne ait en önemli kültür merkezleri İskenderiye ve Antakya’dır.
Helen Medeniyeti’nde daha çok pozitif bilimlerde ilerleme görülmüştür.
Helen Medeniyeti’nden günümüze kalan en önemli sanat eserleri, Zeus sunağı ve İskender Lahiti’dir.
-Büyük İskender Biğa Çayı ve Dörtyol yakınlarında Pers’leri iki defa yendi.
-MÖ 332-331′de Suriye ve Filistin’i ele geçirdi. Mısıra girdi. İskenderiye şehrini kurdu.
-MÖ 331′de Pers ordusunu 3.kez yendi. Hindistan’a kadar ilerledi.
-Ordusundaki isteksizlik nedeniyle, Arabistan yapacağı sefere hazırlık için Babile döndü. Ancak hastalanarak öldü (323).
-İskender’in ölümüyle İmparatorluk dağıldı. Yeni devletler kuruldu:
-Mısırdaà-Ptolemeler Krallığı (MÖ 321-30)
-Trakya ve Batı Anadolu’dan Hindistan’a kadarà-Selevkoslar Krallığı (321-64)
-Makedonya’daà-Antigonitler Krallığı: Milli bir devlettir.(MÖ 279-16-)
*Selevkos’un ölümü üzerine Anadolu’da yerel krallıklar kuruldu:
-Bitinya Krallığı: Kuzey Batı Anadolu’da.
-Pontus Krallığı: Karatenizin güney kıyılarında.
-Kapadokya Krallığı: Orta Anadolu’da.
-Bergama Krallığı: Bergama merkez olmak üzere Millet ve Efes’te (Batı Anadolu)
–Bergama ve Bitinya Krallıkları: Yunan uygarlığının
–Pontus Devleti: Doğu uygarlığının temsilcisi oldu.
*Bergama bu dönemde önemli bir kültür merkezi oldu (Zeus Tapınağı, Asklepedio Sağlık Merkezi, 200 bin ciltlik kütüphane kuruldu)
-Bergama’nın kendi adıyla anılan Parşömen kağıdı icad edilerek ihraç edildi.
-İskender İmparatorluğu zamanında : İskenderiye, Rodos, Bergama, Efes, Antakya gibi şehirler ticaret şehri oldular.
*Bu dönemde bilimsel alanda gelişmeler oldu:
-İskenderiye’de Bilimler Akademisi kuruldu.
-Dünyanın çevresi doğru hesaplandı.
-Arşimed: Dünyanın kendi ekseni ve güneşin çevresinde dolaştığını ileri sürdü.
-Tıpta ileri gidildi. Kalp, kan ve damar arsındaki ilişki tespit edildi.
-İskenderiyeli coğrafyacı Eratostanes: Dünyanın çevresini hesapladı.
-Batlamyus: Coğrafya Kılavuzu adlı eseriyle İslam Coğrafyacılarını etkiledi.
-Helenistik uygarlık —- İslam uygarlığını etkilemiştir
6) ROMA UYGARLIĞI
Arkeolojik araştırmalar, Apenin
Yarımadası’nda bulunan İtalya’da uygarlığın Orta Taş Çağından itibaren
başladığını ortaya koymuştur. Bu yarımada, MÖ 3000′lerde Yeni Taş Çağını
yaşamış ve zaman içerisinde büyük göçler almıştır. İtalya’ya göç eden
kavimlerin en eskileri İtaliklerdir. Daha sonra buraya Etrüskler
gelmişlerdir. Bu göçler, Fenikeliler ile Yunanlıların kurdukları
kolonilerle devam etmiştir.
İtalya Yarımadası ve Akdeniz çevresinde
kurulan büyük bir uygarlığa adını veren Roma şehri, MÖ 753 yılında
Romulus tarafından kurulmuştur. Başlangıçtan MÖ 510 yılına kadar Roma,
krallık ile yönetilmiştir Krallık döneminde, kral ihtiyarlar meclisi
tarafından teklif edilmiş, “kuria” adı verilen halk meclisi tarafından
seçilmiştir Kral senatoya karşı sorumludur.
Roma toplumu patriciler, plepler ve köleler
olmak üzere üç sınıfa ayrılmıştır. Patriciler, Romalı soylulardan
meydana gelmiştir. Mülkiyet, devlet memuru ve asker olabilme hakkına
sahiptiler. Sosyal yaşam açısından diğer sınıflarda yer alanlara göre
daha rahattılar Roma’ya sonradan gelip yerleşenler plepleri
oluşturmuştur. Plepler, hiçbir siyasi hakka sahip değillerdir. Daha çok
hayvancılık, tarım, ticaret vb. işlerle uğraşmışlardır. Köleler ise
Roma’nın işgali altındaki ülkelerden getirilmişlerdir patricilerin
evlerinde hizmetçilik ya da uşaklık, tarlalarda işçilik ve kâhyalık gibi
işler yapmışlardır. Hiçbir hakkı olmayan bu sınıf, efendisinin her
istediğini yapmak zorunda kalmıştır. Eğlence maksadıyla vahşi
hayvanlarla dövüştürülmüşlerdir Sınıfsal ayrım yüzünden kötü şartlarda
yaşayan köleler, zaman zaman yönetime karşı ayaklanmışlardır.
MÖ 510 yılında krallık yönetimine son
verilerek Cumhuriyet Dönemine geçilmiştir. Roma’da Cumhuriyet Döneminde
devlet konsül adı verilen iki yüksek memur tarafından yönetilmiştir.
Konsüller, bir yıllık süreyle görevlendirilmişlerdir Konsüller
birbirlerine ve senato adı verilen meclise karşı sorumluydular.
Konsüllerin başlıca görevleri, orduya komuta etmek, gerektiğinde
senatoyu toplantıya çağırmak, vergi sistemini düzenlemek ve vergilerin
toplanmasını sağlamaktır.
Cumhuriyet Döneminde Roma, genişleyerek
İtalya Yarımadası’nı ve Akdeniz’in batısında bulunan yerleri hâkimiyeti
altına almıştır Daha sonra Makedonya, Suriye ve Mısır’ı zapteden Roma,
Doğu Akdeniz’in fethini tamamlamıştır. Sınırların genişlemesinde düzenli
Roma ordusunun etkisi büyüktür. Roma ordusu yaya ve atlı askerlerden
oluşmıfştur Ordunun temelini lejyonlar (askerî birlikler) meydana
getirmiştir.
Roma’nın geniş bir coğrafyaya hakîm olması,
sosyal yapının ve düzeninin bozulmasına neden olmuştur. Patriciler
zamanla zenginleşirken plepler ve köylüler yoksullaşmalardır Bu nedenle
pleplerle patriciler arasında uzun süren çatışmalar ortaya çıkmıştır. Bu
çatışmaların sonucunda plepler ile patriciler arasındaki sınıfsal
farklılıkları ortadan kaldırmak için “On İki Levha Kanunları” adıyla
bilinen hukuki düzenlemeler yapılmıştır Pleplere de memur ve asker olma
hakkı tanınmıştır Buna benzer düzenlemelerle Roma hukuku birçok devlete
örnek olmuştur.
Roma’da çıkan sınıfsal çatışmalara dıştan
gelen saldırılarda eklenince bu durumdan yararlanan bazı komutan ve
konsüller yönetimi ele geçirmek istemişlerdir. Bunlardan bir tanesi de
Jüll Caesar (Sezar)’dır Jüll Caesar ile Roma’da Cumhuriyet Dönemi sona
ermiştir.
JULIUS CAESAR:
Julius Caesar, MÖ 101 yılında Roma’da soylu
bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi.Yirmi yaşlarındayken siyasi
nedenlerle Roma’dan kaçmak zorunda kaldı. Daha sonra Roma’ya dönen
Caesar kırk bir yaşına geldiğinde, Roma’nın seçkin kişilerinden biri
olmuştu. Dönemin ünlü generalleri ile anlaşarak kendisini konsül (devlet
başkanı) seçtirtti. Galya (Fransa) valiliğini de üzerine aldı.
Caesar’ın, Galya valisi olarak Roma’dan uzaklaşması senatonun işine
geldiğinden bu duruma ses çıkarmadılar.
Caesar’ın amacı, Galya’da kendine bağlı bir
ordu kurmak ve Roma’nın üzerine yürüyerek diktatör olmaktı. Konsüllük
süresi bir yıl sonra bitince Caesar Galya’ya gitti ve sekiz yılda bütün
Galya’yı Roma İmparatorluğu sınırları içine kattı.
MÖ 50′de Caesar ordusuyla, Roma üzerine
yürüyüşe geçti. Caesar’ın bu hareketi kısa süre içinde bütün Roma
İmparatorluğu na yayılarak, bir iç savaş hâline geldi. Savaşı kazanan
Caesar, Roma’ya hâkim oldu. Caesar, kendisini senatoya önce bir, sonra
on yıllığına ve aradan çok geçmeden de, ömür boyunca diktatör seçtirtti.
Ayrıca Caesar’ın toprak reformu, eyaletlerde koloniler kurulması gibi
yoksullar yararına aldığı önlemler senatonun tepkisini çekti. Sonunda,
soylular Caesar’ı öldürmek için gizli bir örgüt kurdular. Bu örgüte,
Casear’ın evlatlığı bazı kaynaklara göre de öz oğlu Brütüs de girmişti.
Caesar, senatoda, suikastçılar tarafından
öldürüldü. Suikastçılar Caesar’ın ölümünden halkın sevinç duyacağını
sandılar. Fakat Roma halkı bu durum karşısında umulanın aksine
ayaklandı. Bunun üzerine Caesar’ın katilleri Roma’dan kaçtılar ama
peşleri bırakılmadı. Bunlardan, Caesar’ın çok sevdiği Brütüs,
Makedonya’da yakalanacağını anlayınca intihar etti.
Sabahat Atlan ,Roma TarihininAna hatları, s.135-176 dan yararlanılmıştır.
Roma’da MÖ I. yüzyılın sonlarında
Cumhuriyet Dönemi sona ermiş ve MÖ 27 yılında Oktavianus
(Oktavyanus)’aAugustus (Agustus) unvanı verilerek “İmparatorluk Dönemi”
başlamıştır. Bu dönemde iç güvenlik sağlanarak halkın refah seviyesi
yükseltilmeye çalışılmıştır. Ancak III. yüzyıldan itibaren Roma
İmparatorluğu gücünü kaybetmeye başlamıştır. Merkezî otoritenin
zayıflaması, Kavimler Göçü, savaşların uzun sürmesi ve iç karışıklıklar
gibi nedenler imparatorluğun 395 yılında ikiye bölünmesine neden
olmuştur. Bu bölünme sonucunda Başkenti Roma olan Batı Roma
İmparatorluğu ile başkenti İstanbul olan Doğu Roma(Bizans) İmparatorluğu
kurulmuştur. 476 yılında kuzeyden gelen barbar kavimlerinin
saldırılarıyla Batı Roma yıkılmıştır.
Romalılar ilk dönemlerde tarım ve
hayvancılıkla uğraşmışlardır. Zamanla Akdeniz ve çevresinin Roma
egemenliğine girmesi Roma’nın zenginleşmesini sağlamıştır. Yapılan
yollar sayesinde ticaret gelişmiştir. Roma uygarlığı, mimari ve sanatsal
açıdan büyük bir gelişme göstermiştir.
Romalılar, Yunan tiyatrolarına yeni bir
boyut kazandırmıştır. Çeşitli yarışlar ve gösteriler için kullanılan
amfi tiyatrolar, hayvan ve insan dövüşlerinin yapıldığı bir alan olarak
kullanılmaya başlanmıştır.
Yapılarda kemerli ve kubbeli yapım tekniği
büyük ölçüde geliştirilmiştir İç mekânı ön plana çıkaran ve anıtsal bir
yapı özelliği kazandıran bir üslup benimsenmiştir. Romalıların
geliştirdikleri mimari üslup günümüze kadar varlığını korumuştur.
Romalılar, çok tanrılı inanca sahip olup Yunan tanrılarını
benimsemişlerdi. Tanrılarını insan şeklinde düşünmüşlerdi.
Hristiyanlık, 313 yılında serbest bırakılmış, 381′de de devletin resmî dini hâline getirilmişti.
Latince konuşan Romalılarda edebiyat Yunan edebiyatının etkisinde gelişmiştir.
Romalılar, özellikle tarih yazıcılığı ve
hitabet sanatında büyük gelişme göstermişlerdir .Çiçero Romanın
Yetiştirdiği bir hatiptir.
ROMALININ BİR GÜNÜ:
Romalılar erken kalkarlardı. Sabah
kahvaltısı, Romalılar için pek önemli sayılmazdı. Evin beyi kahvaltıdan
sonra çalışma odasına geçerdi. Sabahın en önemli olayı himaye
edilenlerin hamilerine saygılarını sundukları ve çeşitli isteklerini
dile getirdikleri “selamlama ziyareti” idi. Sonrasında ise genellikle
villanın ön tarafında yer alan dükkânlarına uğrarlardı.
Çocukların eğitimi okuma, yazma ve hesap
yapma becerilerinin geliştirilmesinden ibaretti. 16 yaşından sonra
hitabet eğitimi verilirdi. Evin çocukları okuldan eve geldiklerinde ya
hafif bir şeyler yer ya da villalarının bahçelerinde hemen oyuna
dalarlardı.
Evin hanımı ise kahvaltıdan sonra uzun
süren bir makyaj yapar, daha sonra arkadaşlarına giderdi. Öğle yemeği
buğday veya arpa ekmeği, et veya balık, sebze ve peynir gibi hafif
yiyeceklerle geçiştirilirdi. İçecek olarak da su, ballı su içilirdi.
Öğleden sonra dinlenmede geçen süreye
“siesta” adı verilirdi. Romalılar siesta ile hem sıcaktan korunur hem de
egzersiz ve banyoyla geçirilecek olan öğleden sonraya hazırlanırlardı.
Hamamlar, Romalıların günlük hayatında önemli yer tutan mekânlardı.
Sadece temizlik için değil sosyal, kültürel ve eğitim faaliyetlerinin
yapıldığı bir kulüp şeklinde düzenlenmişti. Okumak, dinlenmek, gezinmek,
müzik resitalleri dinlemek ve sohbet için odalar ayrılmıştı. Hamamdan
sonra çeşitli tahta oyunları oynanırdı. Romalılar oyundan başka,
gladyatör yarışlarını, vahşi hayvan avlarını, at ve araba yarışlarını
izlerlerdi. Kültüre düşkün olanlar ise tiyatroya gitmeyi, müzik
dinlemeyi ve kitap okumayı tercih ederlerdi.
Birçok kültürde olduğu gibi Roma kültüründe
de akşam yemeği önemli bir yere sahipti. Mutfak çalışanları
misafirlerin statülerine göre sade ya da gösterişli yemekler
hazırlarlardı. Misafirlere yemek servisi köleler tarafından yapılırdı.
Yemekte oturma düzeni sosyal statüye göre belirlenirdi. Yemek sonrasında
düzenlenen eğlencelerden bazıları müzik, okuma, dans ve akrobasi
gösterileri idi.
Eğitim : Ödev / Ders / Proje / Tez / Çizim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ders,plan,proje,performans,ödev