Faydalı Bağlantılar

İzleyiciler

6 Eylül 2010 Pazartesi

Ankara Savaşı Nedenleri, Sonuçları, Fetret Devri

ANKARA SAVAŞINI HAZIRLAYAN SEBEPLER



Timur, Çağatay devletinin hükümdarı Ebu Said Bahadır’ın ölümünden sonra çıkan kargaşaların sonucunda güçlü bir şekilde tahtı ele geçirmiş ve otoriteyi sağlamıştır. Cengiz Han’ın mirasını toplamak ve tüm Türkleri itaat altına almak istemiştir. Timur bu yüzden dönemin üç büyük devleti olan Osmanoğulları, Doğu Avrupa’ya hakim olan Altın Ordu devleti ve Memluklulara saldırmıştı.
Önce Atın Ordu devletiyle yaptığı savaşta onları zayıflatmış ve sonrasında Timur ve Çağatay devletine tampon bölge olan Kadı Burhaneddin Beyliğinin Osmanlı’ya bağlanmasıyla Memluklulara komşu olmuştur. Timur çok iyi bir casusluk politikasıyla Memluklular, Osmanlılar ve Altın Ordu Devletinin kendisine karşı ittifak yapmasını önlemiştir. Timur bu suretle Irak ve Bağdat’a saldırmış buraları yakıp yıkmıştır. Celayirli Ahmet ve Kara Yusuf Osmanlıya yani Beyazıt’a sığınmıştır. Timur Beyazıd’tan bu iki beyi kendisine teslim etmesini ve kendi üstünlüğünü tanımasını istemiştir. Timur’un buradaki amacı İslam dünyasında sevgi kazanan Osmanlı Devletiyle savaşmasına haklı bir gerekçe göstermektir. Beyazıd Timur’dan hiçbir şey istememiştir. Bunun nedeni ise Türk kanının dökülmesi istemeyişidir. Timur Celayirli ve Kara Koyunlu Devletini ortadan kaldırmıştır. Bu bölgedeki hükümdarlar Beyazıd’a sığınmış ve Beyazıd bunları Timur’a teslim etmemiştir. Timur bu devletleri yok etmekle beraber Anadolu topraklarına komşu olmuş Kadı Burhaneddin Bey’i Timur’a itaat etmişti. Böylece Timur, Kadı Burhaneddin Bey’i ile Anadolu faaliyetlerine girişti. Böylece Anadolu’daki Beyazıd’a bağlı beyliklerin beylerini kışkırtarak kendi yanına çekti. Bu beylerin desteğini alan Timur Osmanlı topraklarına saldırmaya başladı. Bundan önce Beyazıd Timur’u tehlike olarak görmemiş yada ciddiye almamıştır. Bu tehlikeyi ciddiye almamasını Rumeli ve Bisansla mücadelelerine bağlayan tarihçiler bunun Yıldırım Beyazıd’ın yaptığı büyük bir hata olarak söylerler.( Osman, Turan, İbrahim KAFESOĞLU). Timur Sivas üzerine yürümüştür. Burada Beyazıd’ın oğlu Şehzade Süleyman Çelebi Sancak Beyi olarak bulunuyordu. Sivas Şehrini 18 gün muhasara eden Timur; Süleyman Çelebiye şehri terk etmesi ve Bursa’ya dönmesini ve şehri teslim ederlerse buradaki halka dokunulmayacağını söylemiştir. Halk Timur’a itaat etmiş ancak Timur verdiği sözü tutmayarak halkın çoğunu öldürmüş şehri yakıp yıkmıştır. (1399-1400). Timur böyle yaparak belki gücünü ispat etmeye çalışmış yada Beyazıd’a göz dağı vermek istemiştir. Ve hızını alamayarak Malatya ve Elbistan’ı zapt etmiştir. Bunun üzerine Beyazıd Timur’u tehlike olarak algılamıştır.



Beyazıd Niğbolu zaferini kazanmış bu zafer İslam dünyasında büyük coşkuyla karşılanmıştır. Bu zaferden sonra Beyazıd Doğuya yönelmiş Kadı Burhaneddin beyliğinin beyi Taharten’in kendisine bağlanmasını istemiş. Ancak Taharten bu isteği kabul etmemiş. Timur’la beraber Sivas istilasına katılmıştır. Bunun üzerine Yıldırım Kadı Burhaneddin Beyliği topraklarını almış. Taharten’in ailesini Bursa’ya göndermiştir. Taharten buna karşılık Osmanlı hakimiyetine girer. Beyazıd bu toprakları Osmanlı topraklarına dahil etmemiştir. Bunu haber alan Timur Yıldırım’a bir mektup gönderir. Celayirli Ahmet, Kara Yusuf , Taharten’in ailesi iade etmesini ve oğullarından birini rehine olarak yanına göndermesini ve kendi hakimiyetini kabul etmesini ister. Yıldırım Beyazıd bütün şartları ret eder. İki hükümdar arasında sadece Türk kanı döküleceğini söyler. Timur’un amacı ise savaşa haklı bir bahane ortaya koymaktır. Timur Malatya ve Elbistan’ı zaptettikten sonra Suriye’ye bir haberci yolar. Ancak haberci hapsedilir. Bunun üzerine Timur Şam ve Halep’e doğru yürür. Şam’ı ve Halep’i alır. Şam ahalisi Timur’dan af diler. Timur bu affı kabul eder ve 1 Milyon Duka aldıktan sonra Şam şehrini yıkıp yakar. Bir rivayete göre Şam kuşatması sırasında 40 bin insan kellesinden kule yaptığı söylenmektedir. Bunun gerekçesi Timur şöyle açıklar; Peygamber S.A.V efradına vaktiyle kötü davranıldığı için böyle bir katliam yaptığını söylemiştir.

Timur’un Yıldırım Beyazıd’a gönderdiği mektuplarda hep savaş bahaneleri vardır. Yukarda belirttiğim istekleri Yıldırım kabul etmemiş ve hep ret etmemiş, Beyazıd ise iki Türk boyunun kanlarının akıtılmasını istememiştir. Timur aslında Osmanlının gücünden çekinmektedir. Bunu da şuradan anlıyoruz. Timur Fransa Kralı VI.. Charles’a gönderdiği ittifak teklifinde Cihan’ı iki devlet arasında paylaştırmak istemiştir. Bu da Timur’un dini telakilere bağlı olmadığını, amacı Türkleri birleştirmek değil Cihan hakimi olmak istemesidir.

ÇUBUK OVASI VE SAVAŞIN BAŞLAMASI


Kara Yusuf ve Celayirli Ahmet Irak ve Azerbaycan’da tekrar güçlenmişlerdi. Bunun üzerine Timur bu bölgeye yönelir burada tekrar ele geçirir.büyük bir katliam yapar.bu bölgeleri tekrar yakıp kavurur.buradan Pasinler üzerinden Erzincan gelir. Kadı Burhaneddin topraklarını Taharten’e iade eder. Kemah kalesini Osmanlılardan alır. Burada Timur ordusuna gösterişli bir resmi geçit töreni yaptırır. Yıldırım Beyazıd’a tekrar bir mektup yazar. İsteklerini yeniler. Bu istekler Taharten’in ailesini geri istemesi Osmanlı şehzadelerinden birini rehine olarak istemesi mülteci Irak ve Azerbaycan hükümdarlarını iadesini istemesidir.

Yıldırım Beyazıt’ında kendi tabiiyeti altına girmesini istemiştir.buna karşılık Beyazıt’ında yine hiçbir şey istemez Timur’un boş yere kan dökmek için bahane aradığını söylemiştir. Timur Osmanlı ordusunu karşılaşmak için Anadolu şehirlerini tahrip ediyordu.Beyazıd da ordusunu toplayıp Tokat’a doğru hareket etmiştir. Timur Orta Anadolu şehirlerini tahrip ederken bir yandan da Osmanlı ordusunu arkasına takıp yorgun düşürmek istiyordu. Timur Anadoludaki beyliklerin beylerini de yanına almıştı.
Aslında Timur Erzincan ovasında savaşmayı göze alamadı. Bunun nedeni Osmanlı ordusunun piyade olması, kendi ordusunun ise süvari birliklerden oluşmasıydı. Osmanlının meydan savaşlarında başarılı olması gibi nedenlerdi. Osmanlı ordusunu dağlık bölgeye çekmek için Ankara’ya doğru gider. Giderken de geçtiği Anadolu şehrini tahrip eder. Timur Ankara Çubuk Ovası’na Yıldırım’dan bir gün önce gelir bütün su kuyularını kapatır. Çubuk Ovası’nın girişini tutar yorgun düşen Osmanlı Ordusu Timur’un karşısına dikilir. Yıldırım’ın vezirleri Ordunun bir gün süre ile dinlenmesini teklif eder. Yıldırım bunu kabul etmez. Yıldırım’ın bir hatası ise ordu içerisine daha yeni katılan Mongollar yani Kara Tatarlardan oluşan askeri birlikler ve Anadolu Beyliklerinden oluşan ordu birlikleri de vardı. Birde Beyazıd’ın kaynı Sırp Kralı Lazareviç’in ordusu da vardı. Timur’un casusları Osmanlı Ordusu içine sızıp Kara Tatarlar ve Mongolları kışkırtmıştır. İki ordu 28 Temmuz 1402 Cuma günü karşı karşıya gelmişlerdir. Yıldırım’ın ordusu Timur’un ordusundan üç kat daha azdı. İki ordu arasında bir fark vardı. Beyazıd’ın ordusunda Anadolu beyliklerinin ordusu ve Tatar ordusundan askerler vardı. Timur’un ordusunda ise bu beyliklerin beyleri vardı. Tarihçiler bu durumun Yıldırım’ın basiretsizliğini gösterdiğini söylerler. Ayrıca Timur’un ordusu 300 bin asker ve 30-50 arası fil Beyazıd’ın ordusunun ise 100 bin kişiden ve 2-3 filden oluştuğu hakkında rivayetler vardır. Savaş başladığı sırada Yıldırım’ın üstünlüğü ele geçirdiği hatta Timur’un diz çöküp Allah’a yalvardığı rivayet edilmektedir. Daha sonra Osmanlı ordusu içindeki Anadolu Beyliklerin ve Tatarların askerleri Timur tarafındaki Beylerini görerek Timur tarafına geçerler. Bu ihanet sonucu üstün durumdaki Osmanlı ordusu bir anda kötü duruma düşmüştür. Bu durum sonucunda bir gün süren savaşın neticesinde Osmanlı ordusu geri çekilmek zorunda kalmıştır. Çataltepeye çekilen Osmanlı ordusu Sırp Kralı ve Beyazıd’ın kaynı olan Lazareviç’in askerleriyle birlikte kaçmıştır. Kazanma ümidinin kalmadığını anlayan Beyazıd’ın oğulları Süleyman ve Mehmet Çelebi ile birlikte Veziri azam Ali Paşa Beyazıd’a kaçıp kurtulmasını tavsiye etmişlerdir. Süleyman ve Mehmet Çelebi ile birlikte Veziri azam Ali Paşa geri çekilirler. Ancak Beyazıd namuslu bir asker kaçmayı ölmeye tercih eder diyerek 3 bin kişilik ordusu ile 300 bin kişilik ordu üstüne tekrar taarruza geçmiştir. Kimi tarihçiler


Beyazıd’ın Timur’un çadırına saldırıp onu öldürmek isterken yakalandığını kimi tarihçilerde savaş meydanında gürz topuzuyla vurularak atından düşüp yaya kaldığı için yakalandığını söylerler. Kimi tarihçilerde kaçan askerlerini gece karanlığında toplamak isterken yakalandığını söylemektedirler. Ancak gerçek olan bir nokta ise bu büyük şahsiyet savaş meydanından kaçmamıştır. Savaşarak esir düşmüştür. Bir zamanlar Avrupa ve Asya’yı titreten büyük şahsiyet mağlup olup esir düşmüştür. Esir düşen Beyazıd Timur’un huzura çıkarken şahsiyetine yakışır bir şekilde karşılanmış ve hayatı bağışlanmıştır. Hatta rivayetlere göre ülkesine iade edileceği söylenmiştir. Musa Çelebinin kaçırma teşebbüssü başarılı olmamıştır. Bu yüzden Timur Beyazıd’ı çok iyi koruyup ve gittiği her yere götürmüş ve hatta demir kafeste muhafaza ettiği rivayet edilmektedir.
Bu savaş Avrupa, Asya ve Roma’yı titreten bu büyük şahsiyetin esir edilmesiyle Osmanlı İmparatorluğunun dağılma noktasına getirmiştir. Anadolu Beylikleri eskisinden daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmıştır. Beyazıd’ın oğulları taht mücadelelerine girişmiş ve 11 yıl süren taht kavgaları baş göstermiştir.


FETRET DEVRİ (1402-1413)


Osmanlı tarihinde, kardeşlerin saltanat mücadelesi verdikleri ve 1413 yılına kadar devam eden karışıklıklar dönemi diyebileceğimiz "Fetret Devri", Timur'un uyguladığı bir siyasetin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Yıldırım Beyazıd, Ankara Savaşı’nda Timur'a esir düştüğü zaman en büyükleri Süleyman olmak üzere İsa, Mehmed, Musa, Mustafa ve Kasım adlarında altı erkek çocuğa sahipti. Bunlardan beşi babaları ile birlikte Ankara Savaşı’na katılmışlardı. Kasım ise çok küçük olduğundan Bursa'da kalmıştı.
Süleyman Çelebi, muharebenin kaybedildiğini görünce babasının emri üzerine Vezir-i Azam Çandarlizâde Ali Paşa, Murad Paşa, Yeniçeri ağası Hasan Ağa ve Subaşı Eyne Bey ile birlikte yanındaki kuvvetlerle Bursa'ya gelmiş, buradan da küçük şehzade Kasım’ı alarak büyük zorluklarla Rumeli'ye geçebilmişti. İsa Çelebi, muharebe meydanini terk ettikten sonra Balıkesir taraflarında saklanmış, Mehmet Çelebi Amasya'ya çekilmiş, Musa ve Mustafa ise babaları ile birlikte esir düşmüşlerdi.
Asıl gayesi, güçlü bir Osmanlı Devleti yerine, kendisine bağlı ve onun yüksek hâkimiyetini tanıyan parçalanmış birkaç Osmanlı Beyliği meydana getirmek olan Timur, başlangıçta bu gayesine ulaşmış görünmekteydi. Ayrıca o, Yıldırım Beyazıd tarafından kurulmaya çalışılan Anadolu birliğini de parçalamak istiyordu. Bu sebeple Anadolu beylerine ait yerleri Osmanlılardan alıp tekrar eski sahiplerine verdi. Geriye kalan Osmanlı ülkesini de Beyazıd’ın dört oğlu arasında paylaştırmıştı.

Edirne'de bulunan Emir Süleyman'a Rumeli'deki yerleri verip kendisine tabi olduğunu ifade eden hükümdarlık alâmeti olarak kemer, külah ve hil'at göndermiştir. Diğer şehzadelerden İsa Çelebi Balıkesir ve Bursa'da, Mehmed Çelebi Amasya'da, Musa Çelebi ise İsa’yı Bursa'dan çekilmeye mecbur ederek Bursa'da Timur'un al damgasıyla hükümdar olmuşlardı.
Ankara Savaşı’ndan sonra Anadolu'da sekiz ay kadar kalan Timur, uyguladığı siyasetin meyvelerini verdiğini gördükten sonra Doğuya dönüp Çin seferine çıkarken arkasında bıraktığı Anadolu'nun politik yapısı Sultan I. Murad'ın hükümdarlığı sonundaki durumu andırıyordu. Timur, Beyazıd’ın ele geçirdiği toprakları geri almıştı. Böylece Sultan Murad’ın Ankara'dan Akdeniz'e açtığı Osmanlı koridoru kapanmış oluyordu.
Karamanoğlu Mehmed Bey, Anadolu'nun üçte birini kaplayan ve içlerinde Hamidoğulları ve Germiyanoğulları'nın topraklarının doğu bölgeleri ile Kayseri, Isparta, Antalya ve Alaiyye gibi kentler bulunan büyük bir devletin başına getirilmişti. Timur, Anadolu'da Osmanlılara karşı koyabilecek bir güç meydana getirmek için böyle yapmıştı. Mehmet Bey, Osmanlılar da dahil olmak üzere bütün beyliklerin emiri olarak ilân edilmişti.
Timur'un, Anadolu'da uyguladığı bu parçalama politikası sonucunda Osmanlı ülkesi şehzadeler arasında taksim edilmiş, on bir sene süren ve tarihlerde Osmanlı Devleti'nin parçalanmasından dolayı "Saltanatta Ara" denilen ve kanlı hadiselerle dolu bir devrin açılmasına, fetihlerin durmasına, İstanbul İmparatoru’nun türlü entrikalarla bu durumu körüklemesine sebep olmuştu. Hatta bazı Avrupalılar, yeni bir Haçlı Seferi düzenledikleri takdirde Osmanlıları Avrupa'dan atabileceklerini düşünür olmuşlardı.
Ankara Savaşı ve bunun sonucunda bir daha kalkınamaması planı ile Osmanlı Devleti'nin parçalanması bu devlet için mühim ve büyük bir darbe olmakla birlikte çeyrek asırda kendisini süratle toplamaya muvaffak olması bu devletin teşkilat ve müesseselerinin sağlamlığını göstermektedir. Buna karşılık Hindistan, Iran, Azerbaycan, Irak, Suriye ve Ege Denizine kadar geniş topraklar üzerinde fetihlerde bulunmuş olan Timur'un, ölümünden kısa bir müddet sonra devletinin ortadan kalkması, onun sadece tedhise dayalı bir devlet kurduğunu göstermektedir.

ŞEHZADELERİN HAKİMİYET MÜCADELESİ

Ankara bozgunu, yüz sene zarfında Anadolu'nun hemen hemen tamamına yakın bir kısmı ile Rumeli'nin Tuna boylarına kadar en mühim yerlerini zapt eden Osmanlı Devleti için büyük bir felaket olmuştu. Ankara hezimeti ile başsız duruma düsen Osmanlı Devleti'nin Rumeli'deki toprakları Hıristiyan devletlerle çevrili olmasına rağmen bu devletin yıkılıp ortadan kalkmayışı,




701osmanlı özel sayısı Güler Eren I siyaset ve teşkilat sy.94-96
onun ne kadar sağlam temeller ve müesseseler üzerine kurulduğunu göstermektedi. Böyle tehlikeli bir dönemde Balkanlar'da,Osmanlı Devleti'ne karşı ayrılma veya isyan etme seklinde bir hareketin görülmemesi, Osmanlıların, buralarda yasayan Hıristiyan halka gösterdikleri âdilâne muameleden kaynaklanmaktadır. Müslüman Türkler, Balkanlar'daki Ortodoks halkı, Katoliklerin baskısından kurtarmak, onların dinî inançlarına kimseyi karıştırmamakla din ve vicdan hürriyetine saygının en güzel örneklerini vermişlerdi. Gerçekten de hiç bir devletin idare tarzı, Osmanlıların idaresi kadar iyi olamazdı. Balkan halkları bu gerçeği çok acı tecrübeler sonunda anlamislardi.
Öyle anlasiliyor ki, Osmanli sehzadeleri arasindaki çekisme, Timur henüz sahnede iken ortaya çikmisti. Bu da Bursa'yi elde etme yüzünden olmustu. Nitekim Mehmet Çelebi, ailesinin Bursa'daki topraklarini istemeye kalkismis, fakat Timur'un Musa Çelebi'yi tutmasi yüzünden bundan vazgeçmişti. Babası Yıldırım Beyazıd ile birlikte Timur'a esir düsen ve onun yanında bulunan Musa Çelebi, Timur'un destek ve yakınlığını kazanarak, Bursa ve Karesi bölgesine hâkim olan kardeşi İsa Çelebi ile çatışmaya girer. Bu mücadeleden basarili çıkan Musa Çelebi, Bursa'ya hâkim olur. Fakat, Timur'un Anadolu'yu terk etmesinden sonra kuvvetlenen Isa Çelebi, eski payitaht olan Bursa'yi tekrar ele geçirir. Mağlup olan Musa Çelebi ise Kütahya'daki dayısı Germiyanoğlu'nun yanında kalmaya mecbur olur. Muhtemelen oradan da Karamanoğlu'nun yanına gitmişti.
Amasya'da bulunan şehzade Mehmed, Amasya, Canik, Tokat, Niksar ve Sivas taraflarında bulunan yerli beylerden Kara Devlet Şah Kubadoğlu, Gözleroğlu, Köpekoğlu, Kadı Burhaneddin Ahmed'in damadı Mezid Bey'le mücadele edip o havaliyi tamamen kendi nüfuz ve hükmü altına almıştı. Subaşı Eyne Bey'in tavsiyesi ile Bursa taraflarında bulunan biraderi Isa Çelebi'ye müracaatla Anadolu'yu aralarında taksim etme teklifinde bulundu ise de İsa Çelebi'nin kendisinin büyük kardeş olduğunu söyleyip teklifi ret etmesi üzerine Ulubat'ta başlayan muharebede (1404) İsa Çelebi, mağlup olarak önce Yalova'ya, oradan da İstanbul’a gitti. Edirne'de bulunan Emir Süleyman’ın, İmparator’dan İsa’yı istemesi üzerine, antlaşma gereği olarak İsa Edirne'ye gönderildi.
Ulubat savaşında, Yıldırım Beyazıd’ın meşhur komutanlarından olup Mehmed Çelebi'nin maiyetine giren Subaşı Eyne Bey ile İsa Çelebi'nin yanında yer alan Sari Timurtas Paşa maktul düşmüşlerdi. Savaşı müteakip Bursa'ya giren Mehmed Çelebi, hükümdarlığını ilân etmesine rağmen, bir ihtiyat tedbiri olarak Timur'un adinin da bulunduğu para bastırarak zekice bir siyaset takip etmiştir. Mehmet Çelebi, daha sonra Germiyanoğlu Yakup Bey'in yanında bulunan babasının cesedini getirterek camiinin yanına gömdürmüştür.
Anadolu'daki bu mücadeleler devam ederken, en büyük şehzade olan Süleyman Çelebi (Emir Süleyman), Edirne'de Hıristiyan unsurların desteğiyle güvenlik içindeydi. Bu esnada Sırbistan’da Lazar'ın yerine geçen oğlu Stefan hüküm sürüyordu.


George Brankoviç de güney Sırbistan’da gücünü yaymaya çalışıyordu. Emir Süleyman, bu iki Sırp prensin çatışmalarından istifade etmeyi basardı.
O, babasının Anadolu topraklarını ele geçirmek ve kardeşlerini ortadan kaldırarak Osmanli Devleti'ni yeniden eski durumuna getirmek istiyordu. Bu gayesini gerçekleştirebilmek için Selanik, Makedonya’nın bir bölümü, Mora, Trakya kıyıları, Marmara ve Karadeniz'de İstanbul’a en yakın kıyı kasabaları verilmek suretiyle Bizans'tan para ve askerî yardim sağlandı. Bizans’ın daha önce Osmanlılara ödemek zorunda olduğu vergi de kaldırıldı. Böylece Emir Süleyman, kendi kardeşlerine karsı yardim sağlamak için ağır bir bedel ödemiş oluyordu. Kendisine en büyük rakip olarak Mehmed Çelebi'yi gören Emir Süleyman, kuvvetli bir ordunun basında Isa Çelebi'yi Bursa üzerine gönderir. Mehmed Çelebi'ye bağlı kalan Bursa'lıların mukavemeti üzerine muvaffak olamayan İsa Çelebi, Bursa'yi ateşe verip yaktıktan sonra, Kastamonu'da bulunan Isfendiyar Bey'in yanına çekilir. Onunla ittifak halinde bulunan Aydınoğlu Cüneyd, Saruhanoğlu Hızır şah Bey ve Menteşeoğlu İlyas Beylerle Mehmed Çelebi üzerine varıp onunla savaşmak istemişti. Fakat bu son teşebbüsünde de muvaffak olamayınca Karaman iline sığınmak ister. Fakat bu arzusunu gerçekleştiremeden Eskişehir yakınlarında yakalanarak öldürülür. Cesedi, Bursa'da Murad Hüdavendigâr türbesi yanına gömülür. Isa Çelebi'nin öldürülmesi üzerine onunla ittifak halinde bulunan ve yukarıda adı geçen Ege beylikleri, Mehmed Çelebi'nin hükümdarlığını tanımak zorunda kalırlar. Böylece Mehmed ve Süleyman Çelebiler, devletin Anadolu ve Avrupa bölümlerinin hükümdarları oldular.
Bununla beraber Emir Süleyman, devletin tamamını istiyordu. Bu yüzden ordusu ile kardeşinin üzerine varıp önce Bursa, sonra da Ankara’yı zaptetmişti. Bu kayıplardan sonra Amasya'ya çekilmek zorunda kalan Mehmed Çelebi, mücadeleden vazgeçme niyetinde değildi. Nitekim 1406 yılında Yenişehir ovasında kardeşi Emir Süleyman ile savaşmış, fakat mağlup olarak tekrar Amasya'ya çekilmiş ise de onu Rumeli'ye dönmek zorunda bırakmak için çareler aramaya başlamıştı. Anadolu'da dört yıl kadar kalan Emir Süleyman’ın, Sivrihisar yüzünden Karamanlılarla arasının açılmasını fırsat bilen Mehmed Çelebi, yeni bir taktik deneyerek Karaman'da bulunan kardeşi Musa Çelebi'yi kendisine bağlı kalmak şartıyla Rumeli'ne göndermeye karar verir. Bu maksatla Karamanlılarla Kırşehir’in Malya ovasında bulunan Cemale kalesinde buluşan Mehmed Çelebi, Candaroğlu Isfendiyar Bey ve Eflak Voyvodası Mirçe ile de müzakerelerde bulunmuştu. Onların da muvafakati üzerine Candar iline gelen Musa Çelebi, Temmuz 1409'da Sinop'tan gemilerle Eflâk'a geçer.



Gerçi Emir Süleyman’ın güçlenip kendi imsizligini tehdit etmesinden korkan Eflâk'in ve Sırp Kralı Stefan'in da destekleri sağlanmıştı. Musa Çelebi, Eflâk'ta prensin kızı ileevlendi.
Böylece Türkler, Ulahlar, Sırplar ve Bulgarlardan oluşan bir ordu toplamayı başaran Musa Çelebi, Edirne üzerine yürür.
Musa Çelebi, İstanbul’a kaçmak üzere yola çıkan Emir Süleyman’ın yakalanıp öldürülmesi ve bütün tımarlı sipahiler gibi sancak beylerinin de kendisine bağlılıklarını bildirmeleri üzerine Rumeli'deki Osmanli eyaletlerinin yegane hâkimi olarak Edirne'de tahta geçer. Böylece Emir Süleyman’ın devleti, daha yetenekli ve enerjik Musa Çelebi'ye kalmıştı. Gerçekten, cesur, gözü pek, faal bir kimse olan Musa Çelebi, Çelebi Mehmed'e olan bağlılığını ret ve inkâr ederek hükümranlığını ilân eder. Şubat 1411 yılında gerçeklesen hükümdarlık ilanından sonra adına para bastıran Musa Çelebi, gerçek bir hükümdar gibi davranmaya baslar. Saray protokol ve merasimlerinde eski Osmanli saray geleneklerini kurmaya yeniden tesis etmeye çalışır.
Musa Çelebi, Emir Süleyman'a yardim eden Sırp despotu Stephan Lazaroviç üzerine yürüyerek önemli bir maden şehri olan Novo Brodo'yu zapt eder. Pravati ve köprü kalelerini de ele geçirmek suretiyle, karışıklık döneminde Osmanlılar'ın Balkanlar'da kaybettikleri topraklan geri alır. Bu esnada Emir Süleyman’ın Rumeli'ye geçişi esnasında Bizans'a bıraktığı yerlerin çoğunu geri alan Musa Çelebi, böylece Bizans’ı da cezalandırmaya çalışıyordu. İstanbul’u karadan ve denizden kuşatma altına alan Musa Çelebi, 1411 yılında Silivri'ye gelmiş ve İstanbul’u açlıkla teslime zorlamak istemişti. Çağdaş kaynakların ifadesine göre Musa Çelebi'nin tutumundan çekinen Manuel, Venedikliler'in de yardım etmemeleri üzerine şehri teslim etmeye karar verir. Ancak daha önce Musa Çelebi tarafından Bizans'a gönderilen ve bilahare Manuel ile is birliği yapan Candaroğlu İbrahim Paşa’nın tavsiyesi ile hareket eden Manuel, Çelebi Mehmed'i Rumeli'ye geçirmek suretiyle İstanbul kuşatmasını kaldırmak teşebbüsünde bulunur. Nitekim, Gebze kadısı Fazlullah'ı Manuel'e göndererek onunla anlasan Çelebi Mehmed, önce İstanbul'a gelmiş, 1412 senesinin Ekim ayında da Çatalca yakınında bulunan İncegiz'de Musa Çelebi ile savaşa girmiştir.
Başlangıçta gayet halim selim görünen Musa Çelebi'nin, sonraları sert bir tavır takınarak gerek beylerinin gerekse askerlerinin kendisine olan bağlılığını kaybetmesi, yenilmesinde büyük bir rol oynamıştır. O, Sofya’nın güneyinde bulunan Samakov kasabası civarındaki Çamurlu Sahrasındaki savaşta ordusunun mağlup olması üzerine yaralı olarak Eflâk'a doğru kaçmak isterken yakalanıp 10 Temmuz 1413'te öldürülür. Musa Çelebi'nin ölüm haberi,büyük bir üzüntüye sebep olmuştu.

Naşının Bursa'ya gelmesi üzerine şehri muhasara eden Karamanoğlu Mehmed Bey, süratle geri çekilmek zorunda kaldı.
Musa Çelebi'nin vefatı üzerine Osmanlı hanedanının bölünmesi sona ermiş oluyordu. Çelebi Sultan Mehmed, babasının topraklarını yeniden toparlamaya gayret ediyordu. On bir yıl süren bu karışıklık döneminden sonra Osmanlı Devleti, Güneydoğu Avrupa'daki bütün stratejik noktaları, Edirne, Sofya ve Üsküp'ü; Doğu Balkanlar'da da eski şehir ve yerleşim bölgelerini tekrar elde etmiş oldu. Bunun sadece bir istisnası vardı o da Çelebi Sultan Mehmet’e yardim karşılığında Sırbistan’a bırakılmış olan Nis'ti.Artık Osmanlı devleti hükümranı tahtı tek başına ele geçirmiş kardeş kavgası son bulmuştu.I Mehmet dönemi başladı.I Mehmet Osmanlı devletinin ikinci kurucusu sayılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ders,plan,proje,performans,ödev